Arap Birliği 31’inci Liderler Zirvesi, üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözme ve görüş ayrılıklarını giderme hedefiyle Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir’de toplandı.
Çalışmalarına dün başlayan ve iki gün sürecek zirvenin gündeminin yoğun olduğu belirtilmesine rağmen Arap sokağının gayr-i demokratik rejimlerin toplanıp alacakları kararlardan ümitli olduğu söylenemez.
Bugüne kadarki zirvelere ve sonuçlarına bakınca Arap halkların ümitsizliğine hak vermemek elde değil.
Cezayir’de bir araya gelen Arap ülkeleri liderlerinin tartışacakları konuların başında Filistin’deki gelişmelerin geldiği ifade ediliyor.
Filistinli gruplar geçenlerde Cezayir’in arabuluculuğunda gerçekleştirdikleri diyalog toplantılarının ardından yeni bir uzlaşı anlaşması imzalamışlardı.
Zirvenin sonuç bildirgesinde söz konusu anlaşmaya atıf yapılması bekleniyor.
Daha önce de değindiğim gibi, Filistinli grupların Cezayir’de imzaladıkları anlaşmanın Batı Yaka ve Gazze Şeridi arasındaki bölünmüşlüğü sona erdirme ihtimali yok ve Arap ülkeleri liderlerinin anlaşmaya sözde destekleri de hiçbir şeyi değiştirmez.
Çünkü o konuda asıl belirleyici, Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi’nin “güvenlik koordinasyonu” yaptığı ve ittifak halinde olduğu İsrail.
İlginçtir ki, Arap ülkeleri liderleri Cezayir’de toplanırken İsrailliler de dört yılda beşinci kez sandık başına gidiyordu.
İsrail seçimlerinde alınacak sonuçların bölgeyi Arap Birliği Liderler Zirvesi’nde alınacak kararlardan daha çok etkileyeceğini söylemek yanlış olmaz.
Cezayir Zirvesi “Arap ülkelerini bir araya getirme” hedefiyle toplandı ancak en başta ev sahibi ülke ve komşusu Fas arasındaki krizin yakın gelecekte çözüleceğine dair en ufak bir işaret yok.
Libya üzerinde kirli emelleri bulunan ve içinde bulunduğu derin ekonomik krizi aşmak için komşusunun petrol gelirlerine göz diken Mısır, planlarının önünde engel gördüğü Trablus’taki meşru hükümetten rahatsız.
Kahire, uluslararası toplum tarafından Libya halkının meşru temsilcisi kabul edilen Abdülhamid ed-Dibeybe hükümetinin görev süresinin sona erdiğini ve yeni hükümet seçilene kadar Libya’nın Arap Birliği’ndeki sandalyesinin boş bırakılmasını istiyor.
Her zirvede olduğu gibi Cezayir Zirvesi’nde de “Kim katıldı, kim katılmadı?”, “Niye katılmadı?” sorularının cevapları gündem konularından daha çok konuşuldu.
Yine bazı liderler çeşitli sebeplerle Cezayir’de yoktu.
Ev sahibi ülke, zirveye Suriye rejimi elebaşı Beşşar el-Esed’in katılmasını çok istiyordu fakat bu arzusu üye ülkelerin geneli tarafından kabul görmedi.
Umman Sultanı, Kuveyt Emiri, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı, Bahreyn Kralı, Ürdün Kralı ve Fas Kralı korona salgını sebebiyle yaklaşık üç yıl ertelenen liderler zirvesine katılmadı.
Kral Selman bin Abdülaziz’e vekaleten ülkesini zirvede temsil etmesi beklenen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da “Doktorlar seyahate çıkmamamı önerdi” diyerek Cezayir’e gitmedi.
Muhammed bin Selman’ın pek ikna edici olmayan bir bahane ileri sürerek zirveye katılmaması “Petrol üretimini artırma konusunda Washington’la ters düştükten sonra yokluğunda bir saray darbesi gerçekleşmesinden mi korktu?” sorusunu gündeme getirdi.