Kızlar anne babalarının evinden, halk arasında “El evi” denilen fakat aslında kendi evi olacak bir eve gelin giderler. İnsan gibi insan olan, kendisine saygısı olan ve insana değer veren bir erkekle evlenmişlerse, ne kadar sıkıntıları olursa olsun, konuşarak, ortak noktada buluşarak çözmeye çalışır ve genellikle de bir uyumu yakalarlar. Nasıl eş ve aile reisi olacağını ailesinde görememiş, duygusal tahribata uğramış ve sorumluluk almayı öğrenememiş olanlarda ise, bu tablo bazen iç acıtıcı ve dayanılması zor bir sürece dönüşebiliyor. Yeni evlilerde rol dağılımının aksaması sıkıntı oluşturmaz çünkü henüz çocuk olmadığı için gelin hanım eşinin yapmadığı ya da yapamadığı işleri severek yapar. Çocuk olduğunda, evin erkeğine baba olarak ve eş olarak sorumluluk düştüğünde durum daha da netleşir. Kendisine iş düştüğünde, akıl ve olgunluk gerektiren durumlarda, erkeğin tavrı ortaya çıkar
Baba evinde görmeyen, bunu gerçek rolü zanneder
Bu yaşama biçimini; eleştiriye tahammül edememek, alınacak listesi oluştuğunda rahatsız olmak, eşine aynı babasının davrandığı gibi davranıp, altmış yıl önceki hareket tarzını aynen bugüne uygulayarak emirler yağdırıp baskı yapmak, bir yere göndermemek başta olmak üzere sayıp sıralayabiliriz. Bu davranışların tümünü alt alta yazıp toplam çizgisinin altına düşene baktığımızda; insan yerine koymamak, merhamet göstermemek, dinlememek, anlamamak ve anne babasının kendisini koruması, eşinin anne babasının ise görünmez olmasından dolayı, gönlünce eziyet etme hakkını kendisinde görmek olarak tanımlayabiliriz.
Her insan farklı ilişki dinamiklerine sahiptir
Bu yaşananlar biraz daha az ve ya çok olmak üzere çeşitlilik arz edebilir. İnsan tabiatı, çekinmedikçe rahat ve ölçüsüz davranma riski taşır. Bazı beyefendiler kendi durumlarını açıklarken, “Eşimi sahipsiz gördüğüm için böyle davranmış olabilirim” demişti. Bu, ölçüsü kendi duyguları olan, kendi istek ve ihtiyaçlarına merkeze alan, ancak cesaretini kıracak durumlarda dikkat eden bir yapılanmanın görüntüsüdür.
Kız anne babası neredeler?
Yoklar çünkü halâ bu devirde kız çocukları için “Ele gitti el oldu” mantığına göre hareket eden anne babalar var. Ne ararlar, ne sorarlar. Arada görüşseler bile el gibi soğuk davranırlar. Bir sorun aktarıldığında ise, çoğunlukla “Sabret düzelir” derler. Beyefendinin ailesi genelde sorunu çözmek adına, “Aç mısın, açık mısın, sabret” diyerek güya ortamı düzeltmeye çalışırlar. Bu durum, gelin hanımın sabrının taşmasına, tahammülünün bitmesine kadar sürer. Çocuklarıyla birlikte eziyet renginde günlerini Allah’tan (c.c) başka sığınacak kapısı olmadan sürdürürler.
Anne babalar, çocuklarını takip etmeli, sık sık arayıp sormalı, damatları ile evlât gibi ilişki kurmalı ve objektif rehberlik etmeliler. Ellerinden bir şey gelmiyorsa bile, sadece sevgi dolu anne baba olup gerektiğinde, “Bir uzmandan destek alın, bir birinize emanetsiniz” demeleri bile çok şeydir. Anne baba kız çocuklarını yok sayarlarsa, o kız evlât kendi içinde bile var olma mücadelesi verir. Anne babasının yok saydığını, ölçüsü bozuk olanlar da yok sayar. Ne anne babanın ne de eşin yok sayma hakkının olmasına rağmen.