Siyonist katiller sürüsü Gazze’de insan avına çıkalı; kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan soykırıma başlayalı koca bir ay geride kaldı!
Bugüne kadar dünyanın gözleri önünde on binden fazla savunmasız insanı katlettiler.
Çocukların cesetlerini parçaladılar!
Öyle ki, Filistinli anneler, “ağlamaya, yas tutmaya bile vaktimiz ve fırsatımız yok” diye feryat ediyorlar, Müslümanlardan, insanlardan yardım bekliyorlar.
Böyle bir zamanda ne yapılabilirdi?
Doğal olarak herkes kendi imkânlarıyla bu soykırıma karşı insani bir duruş sergilemeliydi.
Satın almama gücümüzü kullanmayı teklif ettik, “boykot” silahını devreye soktuk.
Bunu yaparken de tarafımız belli olsun istedik. Siyonizmin ekonomik gücünü sekteye uğratmaktı muradımız.
Gelin görün ki, boykot sürecinde istenen başarıyı yakalayamadık!
Yaptıklarımız, yapabileceklerimizin yanında devede kulak gibi kaldı!
Heyhat!
Hâlâ o kanlı kafeler dolup taşıyor.
Motokuryeler gece gündüz ev ve iş yerlerine “kanburger” servis ediyor!
Boykot edilen markaların ürünleri "indirim" oyunuyla yok satıyor!
Bu durumda tükenen insanlığımız değil de nedir? Siyonist menşeli markalar değil, tükenen bizim umutlarımız!
Kanla karıştırılmış o içecekler boğazlarımızdan geçebiliyorsa beyinlerimiz hâlâ hipnozdan kurtulamamış demektir.
Bazı siyonist markaların üst düzey yöneticileri, kendi iç yazışmalarında boykotun gidişatını "tehlikeli" olarak yorumluyor.
Pazar paylarının yüzde 20 ile 40 arasında düştüğünü, bunun ‘kısa zamanda unutulacağını umduklarını’ ifade ediyorlar.
Bu oranları gelin, bir de tersten okuyalım. Demek ki boykota verilen destek bu topraklarda ortalama yüzde 30'lar düzeyinde.
Türkiye Cumhuriyeti'nde tüketicilerin yüzde 70'i hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam ediyor!
Unutur muyuz gerçekten? Tekrar konforlu hayatımıza döner miyiz?
Ev sofralarında, roket görünümlü “gazlı içecekler” baş köşeye alınır mı tekrar?
Lekelerimiz hemen çıkar mı?
Pimi çekilmiş bombaya benzeyen hamburgerleri, mermi görünümlü patatesleriyle gömer miyiz mideye!
Güzelce kirlenir miyiz tekrar!
Unutma!
Cips diye yediklerin, parça tesirli bombadan başka bir şey değil!
Yazık, gerçekten çok yazık!
İsrail devletinin en büyük perakende zinciri Rami Levy artık Türk ürünleri almayacağını deklare etti, aklınca boykot ediyorlar.
Niye biliyor musun?
“Canilik yapmayın, katil olmayın, soykırıma son verin” dediğimiz için.
Peki ya bizim “üç harfli” yerli perakende zincirlerimiz ne yapıyor?
Siyonizmin “simge markalarına” kendi mağazalarında yer açmakla, raf tahsis etmekle kalmıyor, bir de indirim uygulayarak satışlarını teşvik ediyor.
Bugün bu boykot konusuna biraz daha farklı yaklaşmak istiyorum.
Küsmece, darılmaca yok!
Şu küresel şeflerimiz, yöresel restoranlarımız, şöhretli yapımcılarımız, yeme içme mekânlarımız, yerel perakendecilerimiz, sanatçılarımız, reklam kuşaklarından asla taviz vermeyen televizyonlarımız, belediyelere ait sosyal tesislerimiz, meslek odalarımız, sektörel STK’larımız, ahbap-çavuş ilişkisinin ünlü ekran yüzleri, ‘help Turkey’ci zevat ne zaman ses verecek?
Ortak bir açıklamayla, bu soykırıma destek veren markaların ürünlerini artık alıp satmayacaklarını ne zaman haykıracak?
Gazze’deki son çocuk da cennete uçunca mı duruş sergileyecek?
‘Cirolarımız düşer’ korkusuyla üç maymunu oynayanlar, insanlığın hızla tükendiğini ne zaman fark edeceksiniz?
Tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum:
“Bugün göz yumduklarınız, yarın size göç açtırmayacak olanlardır!”
Göz korkarsa beden pes eder, yürek teslim olur.
Göz yummak yok, korkmak bize asla yakışmaz!
Gazze’nin öksüz çocukları teslim olmayacağını net olarak ifade ediyor.
Binbir zorluk içinde siyonizmle mücadele eden Kassam Tugaylarının Sözcüsü Ebu Ubeyde, “Belki biz çiğneneceğiz, belki hepimiz öleceğiz ama İslam’ın izzetini asla çiğnetmeyeceğiz!” diye haykırıyor.
Bize düşen, bu kutlu direnişe gücümüz nispetinde destek olmak.
Haydi, yeniden başlayalım o zaman!