Çocuklar başlangıçta ne yapacağını, nerede durup nereye gideceğini bilemez. Önce önündeki ne yapıyor ona bakar, izler ve sonra modellemeye başlar. İnsan gibi davranma modeli yerine, hayvanların arasında büyürse, hareket ve biçim açısından bu seferde onları modellemeye çalışır. Yani anne baba, çocuğun ilk gördüğü örneklerdir. Nefes aldığı, doyduğu, ona elini uzatanların bulunduğu bir ortam onu kuşatır. Bu ortam her şeyi ile çocuğu etkiler. Anne baba nereye bakarsa çocuk ta oraya bakar, hangi yöne yürürse o da o tarafa yürür çünkü henüz eli ellerindedir çocuğun. Bu atasözümüz de buna işaret ediyor. Anne babası seçmediği ve yaşadıkları çocuğun bulduğudur.

O zaman öyle yaşayalım ki, çocuğumuz çok şükür ki böyle bir annem babam var desin.

Öyle davranalım ki, çocuk kendisini Rabbinin şerefli bir emaneti bilsin.

Öyle konuşalım ki, çocuk düşünsün, aklını geliştirsin.

Öyle soru soralım ki, çocuk cevabını bulunca ufku genişlesin.

Öyle bir duruşumuz olsun ki, çocuk onu hatırladıkça bize benzemeye çalışsın.

Öyle bir çabamız olsun ki, çocuk sadece Allah’tan (c.c) beklemeyi, Allah (c.c) için çalışmayı anlasın.

Öyle bir sevgimiz olsun ki, o sevgi pek çok kimseyi içine aldığını ve karşılık beklemeden mü’mince olduğunu çocuk sezsin ve o da sevsin.

Öyle bir yaklaşımımız olsun ki, çocuk kendisini değer gören insanı hissetsin ve bunu diğer insanlarla paylaşsın.

Öyle bir paylaşımımız olsun ki, zamanı, sevgiyi, emeği, imkânı Allah (c.c) için paylaştığında nasıl bereketlenip güzelleştiğini görsün.

Öyle bir namaz kılalım ki, öyle bir camiye koşalım ki, öyle bir kuran okuyalım ve öyle bir imanla Rabbimize (c.c) yönelelim ki, her seferinde çocuk inancından dolayı dimdik durabilsin ve Rabbine (c.c) coşkuyla yönelebilsin.

Ya İlâhi (c.c)  bizi öyle bir mü’min yapki, yakışsın Senin kulluğuna ve sevgili Habibinin ümmetliğine ne olur.