Yemen’in geçici başkenti Aden, dört gün süren çatışmaların ardından bayram öncesi Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği ayrılıkçı milis güçlerinin eline geçti.
Daha doğrusu Aden’de bir takım oyunlar döndü ve Maaşık Cumhurbaşkanlığı Sarayı Güney Yemen Geçiş Konseyi’ne bağlı milis grubuna teslim edildi.
Özel Kuvvetler Komutanı General Fadl Baiş, emrindeki askerlerle birlikte saf değiştirdi ve ayrılıkçılardan oluşan Geçiş Konseyi’ne katıldığını açıkladı.
Çatışmalar devam ettiği sırada Maaşık Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı koruyan Suudi Arabistan ve Sudan askerleri sürpriz bir şekilde geri çekildi.
Yemen İçişleri Bakanı Ahmed el-Meyseri, Yemen Cumhurbaşkanlığı’nı ve Suudi Arabistan’ı Aden’de yaşanan darbe karşısında sessiz kalmakla suçladı.
Paralı askerlerin BAE’ye ait 400 araçla çatışmaya girdiklerini ve kendilerinin ise ilkel silahlarla karşı koymaya çalıştıklarını söyledi.
Aden’in Abu Dhabi tarafından desteklenen milis güçlerinin eline geçmesinin ardından tepkiler genel olarak iki görüş etrafında şekilleniyor.
Birinci görüşe göre, Suudi Arabistan Yemen’in toprak bütünlüğünü ve Cumhurbaşkanı Hadi’yi destekliyor fakat BAE, müttefikinin iradesine ve politikasına aykırı hareket ediyor.
Abu Dhabi’nin Riyad’a ihanet ettiği görüşünü savunanlar, başta Kral Selman olmak üzere Suudi Arabistanlı yetkililerin Geçiş Konseyi’ni hedef alan açıklamalarını delil gösteriyor.
İkinci görüşe göre ise ortada büyük bir “danışıklı dövüş” var.
Yani her şey baştan planlı ve Suudi Arabistan, yaşanan her gelişmede BAE’nin suç ortağı.
Yemenli arkadaşlarımızın birçoğu ikinci görüşün gerçeğe daha yakın olduğuna ve Riyad’ın Abu Dhabi ile işbirliği yaptığına inanıyor.
“Suudi Arabistan isteseydi milis güçlerinin Aden’i ele geçirmesine daha ilk başta engel olurdu” diyorlar.
Koalisyon güçlerinin milislere işgal ettikleri yerlerden çekilmeleri yönünde yaptığı uyarının ve Aden’de milislerin terk ettiği bir alana düzenlediği hava saldırısının ise göz boyamadan ibaret olduğunu, Riyad’ın bir süre daha Yemen Cumhurbaşkanı Hadi’nin meşruiyetini kullanmak istediğini söylüyorlar.
Suudi Arabistan’ın tarafları Cidde’de toplantıya çağırmasını da “ayrılıkçıların darbesine meşruiyet kazandırma adımı” olarak nitelendiriyorlar.
Yemen Parlamentosu Başkan Yardımcısı Abdulaziz Cubari, bu görüşü destekleyerek koalisyon güçlerinin meşru hükümeti desteklediği iddiasının “trajikomik” olduğunu ve hükümeti boğazlayan koalisyonun yaptığını Husilerin dahi yapmadığını söyledi.
Bu arada, BAE’nin Aden’de gerçekleştirdiği darbeye İran’dan da onay aldığı ve BAE heyetinin geçenlerde yaptığı Tahran ziyaretinde anlaşma sağlandığı yönünde bir takım iddialar gündemde.
Aden’in ayrılıkçılar tarafından işgali ve Hadi’ye bağlı güçlerin yenilgisi Husilerin de işine yarıyor.
Başkent Sana’yı Husilere ve geçici başkent Aden’i de ayrılıkçı milislere kaptıran Cumhurbaşkanı Hadi’nin meşruiyeti bundan sonra kaçınılmaz olarak daha çok tartışılacak.
Hatta şunu söyleyebiliriz:
Hadi ve hükümeti Riyad’ın boyunduruğundan kurtulmazsa Yemenlilerin önünde hükümeti yok sayıp yeni bir yol aramaktan başka seçenek yok.