Memleketimizde iz bırakmış önemli siyaset erkânında ve şahsımda emeği olan Kahraman Emmioğlu bir siyaset adamı olmanın ötesinde, devlet adamı, gönül adamı, dava adamı ve mütefekkir biriydi.
Refahyol döneminde TBMM’de Kahraman Emmioğlu beyin danışmanlığı ile başlayan usta-çırak ilişkimiz baba oğul mesabesindeydi.
Onun rahle-i tedrisinden geçmiş olmak, tezgâhında dokunmuş olmak rabbimin bana lütfu ve hayatımın en müstesna kazanımıydı.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın en önemli isimlerinden biriydi Kahraman Emmioğlu…
Rahmetli Turgut Özal ve Necmeddin Erbakan’ın çok ehemmiyet atfedip üzerine titredikleri bir milli ve manevi değerdi.
İnsan yetiştirmek, yetki paylaşımı, beraber çalıştığı insanlara sınırsız inanmak ve güvenmek, hoşgörüsü, tevazu ve yetiştiriciliği, zaman zaman sükût-u hayallerde yaşasa, asla terk etmediği müttaki ve mütevekkil vasıflarındandı.
Temsil ettiği en önemli makamları en güçlü zamanlarda yetiştiğine inandığı, güvendiği insanlara hiç tereddüt etmeden hem de bizzat kendisi çağırarak gel artık bu vazife senin hakkın diyerek tabiri caizse zorla verirdi.
Teşbihte hata olmaz ise eğer bıraktığı makama oturttuğu insanı Fatih Sultan Mehmet, kendisini de ona Akşemseddin kılardı…
Bir rıza-i ilahi adamıydı Kahraman Emmioğlu…
Çok varlıklı biri olmadığı halde hayırsever biriydi. Onun bu hassas yönünü bilen birkaç miskini vardı. Sürekli yardım isterler ve o asla geri çeviremezdi.
Bir keresinde bir arkadaşımız “hocam bunlar sizi istismar ediyor olmasınlar!” deyince “Öyle deme ola ki benim imtihanımdır bunlar. Ola ki, bunlardan biri Hızır aleyhisselamdır. Böyle bakmak lazım gelir.” cevabı hala kulaklarımda çınlar.
Kahraman Ağabey’e henüz milletvekili olmadığım sivil ve bir tenha vakitte hocam dedim: “Sizin gibi Allah rızasından başka bir şeyi gaye edinmemiş, dünyayı, devleti, siyaseti, insanı iyi bilen yaşamış, aşmış, taşmış siyasi dairenin dışında 7 kişiden oluşan bir ‘AK Sakallı Akiller Meclisi’ kurmanız lazım. Ve bu AK Sakallı Akiller Meclisi ile hükümetin bütün icraatlarını izlemeli, AK Parti’nin tüm adımlarını, politikalarını, parti içi kararlarını gözlemlemelisiniz. Bu gözlem ve tespitlerinizi sadece ve sadece Allah razısını, milletin, ümmetin ve insanlığın menfaatlerini gözeterek analiz edip en katı, en yalın, en temiz haliyle aylık izleme, değerlendirme ve tavsiye raporlarına dönüştürüp olan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a iletmelisiniz!..”
Bu teklifim üzerine beş on saniye başını kalbine doğru götürüp tefekkür etti Kahraman Ağabey.
“Alicim son derece anlamlı ve kıymetli bir düşünce ancak dinlenir mi ki acaba?” dedi. “Tabii ki dinlenir hocam” dedim. “Hem dinleyen olması için değil. Biliyor, görüyor olmanın vebalinden kurtulmak için. Başbakanımıza, milletimize ve ümmete saf ve duru bir iyilik için. Kaldı ki, biz emr-i bil maruf nehy-i anil münker ile emrolunmuş bir ümmetiz. Gördüğümüz kusurları gücümüz yetiyor ise elimizle, yetmiyor ise dilimizle, o da yetmiyor ise kalbimizle buğzederek düzeltmekle emrolunmadık mı? Ve başbakanımıza bundan daha büyük yapabileceğiniz bir iyilik olabilir mi?” dedim. “Onlar akvaryumun içinde siz dışında. Onlar dünya siz hilal olup izleyecek ve uyarıcılardan olacaksınız” dedim. “Kaldı ki, siz sözünüzün dinlenmesi, raporlarınızın okunması ile emrolunmadınız. Hakkı söylemekle emrolundunuz” dedim. “Siz doğruları dünyevi tüm menfaatlerinizden arınmış bir şekilde tespit edip Sayın Başbakan’a ulaştırdığınızda eminim ki aks-i seda bulacaktır” dedim.
AK Parti, sahillerimizden yüzyılda bir geçen bir gemi ve Recep Tayyip Erdoğan o geminin yüzyılda bir bulduğumuz kaptan-ı deryası.
“Sizin doğruları tavsiye etmekten imtina ve hayâ ettiğiniz bu devranda birileri yanlışları tavsiye etmekten geri durmaz ve kalmaz ise ola ki Rabbim size darılır” dedim.
Olmadı…
Oysa ne kadar da yakışırdı Kahraman Ağabey’e ve kendisi gibi 6 daha akil, AK sakallı adama…
Oysa ne kadar da yarardı o günün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı ve ümmetin son umudu Recep Tayyip Erdoğan’a…
Maruz kaldığımız dışarıdan ve içeriden tozlu ve bulanık kuşatmaların ötesinde ve uzağında sadece rıza-i ilahi için, beklentisiz, karşılıksız, bizi kuş bakışı temaşa edip uyaracak müttaki akil adamlara ne kadar da ihtiyaç vardı o gün ve bugün…