23 Haziran İstanbul seçimleri aslına bakılırsa AK Parti için bir yenilgi değil. AK Parti İstanbul’da her zaman ki oyunu aldı. Bu sebeple yandık, bittik, kül olduk naraları atanlara bakmayın siz.
Bu seçimin en önemli değerlendirmesini herkes bir kaç kelime ile savuşturup geçiyor. Yapılan yorumlara bakılırsa alışılageldik şekilde teşkilatlar yattı, o değişse, bu gitse gibi verilmeye çalışılan akıllarla dolu. 17 yılda ortamala bir seçim görüp hepsini kazanan adamı bu gibi çıkarımlarla boşa yormayın. Bu sebeple ne yapmalı? diye akıl vermek biraz komik. Ama o bir kaç kelime ile savuşturulan en önemli değerlendirme; AK Partinin konsolide ettiği sınıfın gençlerine az tesir etmesidir. Bu hem içeriden hem de dışarıdan net bir biçimde görülmektedir. Bu mesele parti içerisinde hep anonim kalmıştır. Herkesin birbirini suçladığı ama kimsenin suçu üzerine almadığı mesele olarak. Bu suçluluk psikolojisiyle parti içerisinde “fabrika ayarlarına dönmek” sözü sıklıkla kullanılmaktadır. Bu parti için büyük bir tuzak. Ne 2002’nin şartları var ne de 2002’nin toplumu var. Yapılması gereken toplumu yeniden okumak ve dizayn etmektir.
Son yıllarda AK Parti çevresinde kendini göstermeye başlayan yurtdışı eğitimli, toplumun sosyojisini bilmeyen kitle Türkiye gençlerini okumakta yetersiz kaldı. Bu durumda da genç seçmenin karşısına klasik sloganlarla ve yöntemlerle çıkıldı. Sahaya inenler yetersiz kalırken ekrana çıkanlar klasik söylemlerin önüne geçemediler. Bu durumu görüp kendilerinin var olan gençlik çalışma masalarında çalışma teklifini de geri çevirerek bugün ki yaşanan bu olumsuz duruma zemin hazırladılar. Çalışmama nedenleri de yeteri kadar dil bilmememiz olarak gösterildi. Hal bu ki Türkiye gençliğini konuşacaktık!
Mesele çok basit aslında; FETÖ yüzünden tüm manevi gruplara cephe alan muhafazakar ailelerin gençleri sekülerleşti ve bunun sonucunda da seküler CHP’ye oy attı. Son yıllarda AK Parti içerisinde de ve kurumlarında seküler düşünce yapısının hakim olması ister istemez seküler gençler yetiştirdi. Ve en son seçimde gördüğümüz üzere büyük bir çoğunluğu CHP’yi tercih etti.
Seçimin kaybedilmesi sorun değil lakin kimliğimizi kaybediyoruz. AK Parti bu toplumun büyük bir çoğunluğunun yüzyıla yakın bir süredir gördüğü bir rüyadır. Bu rüya bu zamana kadar Erbakan Hoca’nın MGV’siyle, Türkeş’in Ülkücüleriyle, Muhsin Başkan’ın Alperenleriyle büyük bir ivme katetti. Bugüne geldiğimizde ise herhangi bir kadromuzun varlığından söz edemiyoruz. Biz gençler yarın ne yapacağız, nasıl bir olup toplanacağız, nasıl 2053’e, 2071’e varacağız?
Seküler düşünce yapısıyla dindar nesil yetiştiremeyiz. Gençlerin gönlüne ve kalbine dokunmadan bu işi başaramayız. Pendik’li Yusuf’ları parti etrafındaki jakobenlere yar etmeyelim…