Sosyal medyada başlayıp bir gecede dünyayı saran, 2 gece sonra yok olan abuk subuk saçmalıklardan sonuncusu 10 Year Challenge… Türkçesiyle “10 yıl mücadelesi” yani “Bakın görün 10 yılda ne hale geldim” diyor insanlar.
10 yıl önceki yüz fotoğraflarıyla şimdiki hallerini yan yana koyup paylaşıyorlar. Bu akımı Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg başlattı. İnanların kimlik, davranış, lokasyon, siyasi görüş, beğenme ya da beğenmeme gibi bilgilerini toplayıp diktatörlere, küresel şirketlere ve istihbarat servislerine satan Zuckerberg. Herkesin suratı, yediği içtiği, evinin içi, elbiseleri, yattığı kalktığı yer; hatta cenazesi, düğünü, doğumu, hastalığı, nikâhı, boşanması, aklınıza ne geliyorsa zaten bu adamın elinde, “Bir daha niye toplasın ki’ sorusunun cevabını New York Üniversitesi’nden Prof. Dr. Amy Webb veriyor: “Bu, yapay zekâ için harika bir fırsat!..”
Teknoloj haberleri sitesi Wired’den yazar Kate O’Neill de “Bu hareket zararsız bir eğlence değil, 10 yıl öncesi ve sonrasını gösteren fotoğraflardan zaman içindeki değişimi yakalamaya çalışan bir teknoloji söz konusu” dedi.
Sadece Facebook’la kalmayıp Twitter, Instagram gibi daha birçok sosyal medya mecrasında insanlar 10 yıl öncesi ve sonrasına ait fotoğraflarını yan yana koyarak paylaşıyor. Bu sayede yüz tanımadan, sanal kimlik üretimine kadar birçok yazılım için büyük bir veri tabanı toplanmış oldu. Paylaşımlara ait yer, etnik köken, cinsiyet, satın alma davranışı ve siyasi eğilim bilgilerine de sahip olan sistemin, meydana gelen büyük veriyle yüz tanıma sistemleri derinleşecek ve yorum yapmayı da öğrenecek; çünkü artık gençlerin ergenliği atlatıp yetişkin oldukça, yetişkinlerin yaşlandıkça nasıl değiştiği bilgisine tam olarak sahip olacak. Burada asıl tehlikenin 10 yıl içinde kendini göstereceğine dikkat çeken uzmanlar, birkaç yıl içinde sosyal medya kullanmasanız bile güvenlik kameralarına yakalandıkça sistemin sizi tanıyacağı ve hareketlerinizi takip edebileceği konusunda uyarıyor.
CBS News’e görüş bildiren uzmanlarsa bu konuda, “yüz tanıma algoritmaları geliştirme amacı taşıyor olabileceğini” belirtti.
Hayatının en mahremini bile başkalarına gösterme telaşında olan insanların yüzlerini korumasını ve bu bilginin özel olduğunu düşünmelerini beklemek artık bu zamanda hayalcilik sayılabilir. Ev eşyalarını, kıyafetlerini, yediği yemeği, uykusunu, hastalığını rahat rahat paylaşan insanlar için artık bu bilgiler mahrem sayılmıyor. Kendi mahremine tecavüz edilmesini etkileşim olarak değerlendiren insanlara “Aman yüzünüzü bu sistemden koruyun!..” diye yapılan çağrıların karşılık balmayabileceğini bilerek üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmek adına tekrar etmiş olayım. Sosyal medya denilen gayyâ kuyusunda “timeline” denilen pis bir dere akıp gidiyor. Bu dereye yüzünüzü atmayın, hayatınızı atmayın… Mahreminizi, ailenizi, kendinizi bu derede sürüklenirken üzerinden para kazanılan mallar haline dönüştürmeyin…