Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Yardımcısı, Başbakanı ve Dubai Emiri Muhammed Bin Raşid El Maktum, birkaç gün önce Twitter’daki hesabında, 27 yaşındaki Ömer Bin Sultan El-Ulema’nın BAE’nin ilk “Yapay Zekâ Bakanı” olarak atandığını duyurdu.

Daha önce Başbakanlık’ta “gelecekten sorumlu direktör” olarak çalışan genç bakanın takip edeceği konular arasında yapay zekâ teknolojisi, kullanım alanları ve güvenliği gibi konuların yer alacağı açıklandı.

Arap sokağında alay konusu olan bu haber Türk medyasında da geniş yer buldu.

Abu Dhabi, daha önce de “Mutluluk Bakanlığı” ihdas ederek bir ilke imza atmış ve yine alay konusu olmuştu.

BAE’nin bu tür adımlarının ciddiye alınmamasının bir nedeni ülkenin bizzat kendisinin baştan sona medeniyetten yoksun, köksüz ve yapay bir ihtişama sahip olması ise diğer bir nedeni de söz konusu adımların arkasına gizlenen baskı, zulüm, işkence, kan, gözyaşı ve diktatörlük.

Özgürlük çıtasının hayli düşük olduğu ve onlarca masum insanın sadece düşünceleri nedeniyle zindanlarda işkence gördüğü bir ülkede “Mutluluk Bakanlığı” gibi bir adım gerçekten çok komik.

BAE’nin “Mutluluk Bakanlığı” bana Sinan Çetin’in yazıp yönettiği “Mutlu ol! Bu bir emirdir” adlı kısa filmi hatırlatır.

Halkı asli değerlerinden uzaklaştırmak ve silah zoruyla dönüştürmek isteyenlerin dayattığı yapay bir hayat tarzı ve sanal bir mutluluk.

“Abdülfettah Es-Sisi’yi öv!”

“Erdoğan’ı, Katar’ı, Müslüman Kardeşler’i, Hamas’ı kötüle!”

“Bu bir emirdir! Devlete karşı mı geliyorsun sen?!”

Resmi politikaların hiçbirine en ufak itiraz hakkı verilmeyen bir ülke.

Kim bilir, belki de BAE’nin yapay zekâya ve robotlaşmaya bu kadar önem vermesinin altında yatan neden normal insan zekâsından ve iradesinden duyduğu korkudur.

Arap gençliğinin demokrasi ve özgürlük taleplerini en büyük tehlike olarak gören, darbeleri finanse eden ve eli kanlı diktatörleri destekleyen BAE’nin adımlarının -ne kadar parlak ve göz kamaştırıcı görünürse görünsün- insanlığın yararına olmadığı bir gerçek.

Bir başka gerçek de BAE’nin kelimenin tam anlamıyla fesat yuvasına ve kirli ilişkiler şebekesinin operasyon merkezine dönüşmüş olması.

Bölgede yaşanan her türlü kötülük ve fitnede bir şekilde Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in parmağının olması tesadüf değil.

Mısır diktatörü Abdülfettah Es-Sisi’ye, Libya’da ikinci Kaddafi olma hevesindeki Halife Hafter’e, Yemen’in devrik lideri Ali Abdullah Salih’e ve oğlu Ahmed’e destek veren BAE.

Güney Yemen’i adeta işgal eden BAE.

Türkiye’de Erdoğan’ın devrilmesini isteyen ve Katar’ı boğmaya çalışan yine BAE.

Somali’de geçtiğimiz günlerde bomba yüklü kamyonla gerçekleştirilen ve yüzlerce masum insanın ölmesine veya yaralanmasına yol açan kanlı saldırıda da yine BAE’nin parmağı olduğu iddia ediliyor.

Abu Dhabi’ye günah olarak Muhammed Dahlan’a kol kanat germesi yeter.

Muhammed Bin Zayed’in danışmanlığını yapan ve karanlık işlerini yürüten Dahlan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından da soruşturulduğu ortaya çıktı.

Middle East Eye, geçenlerde UCM Başsavcısı Fatou Bensouda’nın 2012’de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a gönderdiği ve Dahlan’ın Libya’daki iç savaşta oynadığı rol ile ilgili yürütülen soruşturma konusunda yardım istediği mektubu yayınladı.

Mektupta Dahlan’ın Seyfulislam Kaddafi ve Abdullah Es-Senusi ile birlikte Libya’da Roma Statüsü’ne göre oldukça ciddi sayılan suçlardan sorumlu olabileceği belirtiliyor.

BAE’nin gerçek yüzünü maskelemek, olduğundan farklı bir imaj çizmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için bu tür çıkışlar yaptığını söylemek yanlış olmaz.