Siyonist İsrail’in, zulümlerinin ardı arkası kesilmiyor. Son olarak Ramazan-ı Şerif’te, Mescid-i Aksa’da namaz kılanlara saldıran Siyonistler, Ramazan Bayramı’nda da Gazze’yi bombardımana tutmuştu. Sivil, çocuk veya kadın ayrımı yapmadan, her yeri bombalayan Siyonist İsrail, Gazze’deki Müslümanların roketlerle karşılık vermesinin akabinde, ateşkes istemek zorunda kaldı.
ONLARIN İNANCINA GÖRE, YAHUDİ OLMAYANLAR, İKİNCİ SINIF YARATIKLARDIR
Ancak şu unutulmamalıdır ki, Siyonistler, Büyük İsrail emellerinden asla vazgeçmeyecektir. Yine vaktini kollayacak ve yine hayvan gibi saldırıya geçeceklerdir. Çünkü onların inancına göre; kendilerinden olmayanların canlarını ve mallarını almak ibadettir. Onların sözde alimlerinin yazdığı ve Tevrat’ın yorumu olarak görülen Talmud’a göre; Yahudiler, "Yahuda" dedikleri kişiyi, Tanrılarının tek çocuğu sayıyorlar ve o Tanrı, diğer mahluklarını hiç sevmiyor. Yahudi olmayan kimseler, ikinci derecedeki varlıklardan sayılıyorlar. Dolayısıyla onların öldürülmelerinde herhangi bir beis yoktur. İşte bu yüzden Yahudiler, ahlaki değerlerden yoksun ve hayatta kendi kişisel çıkarları için başkalarını gayri meşru bir şekilde kullanmak ve ahlak dışı yollarla olsa bile, mal-mülklerini ele geçirmekten başka bir şey düşünmezler. Hatta, Siyonist Yahudilere göre, gözaltına aldıkları veya kaçırdıkları Filistinlilerin, kalp ve böbrek gibi hayati organlarını çalan İsrailli askerlerin bu girişimi, yanlış bir hareket değildir.
Böyle bir sapık inanca sahip Siyonist İsrail’den her şey beklenir de, bizim Müslümanlara ne oluyor? Yıllardır, bütün dünyaya ve özellikle de Müslümanlara kan kusturulurken, biz niye bu kadar pasif kalıyoruz ki?
Sebebi gayet açık ve net bir şekilde ortada duruyor. Maalesef, Müslümanlar ’da birlik ve beraberlik yoktur. Bir ve beraber olmadığımız için de, her kafadan ayrı bir ses çıkmakta, her kafa ayrı bir tarafa çevrilmekte ve her kafa ayrı bir yöne gitmektedir.
YALNIZ OLDUĞUMUZ İÇİN DEĞİL, AYRI OLDUĞUMUZ İÇİN “KORKU” KALBİMİZİ ELE GEÇİRİYOR
“İhtilafa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider” (Enfal Suresi 46)
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, 1 buçuk milyar nüfusa sahip İslam âlemi, 6-7 milyonluk İsrail’in karşısında sessiz kalıyor. İsrail gösteriden, mitingden, protestodan anlamaz, İsrail ancak ve ancak güçten anlar.
Biz Müslümanlar Kur’an etrafında birleşmediğimiz için, enaniyeti ön planda tuttuğumuz için ve ırklara bölündüğümüz için “kuvvetsiz” kalıyoruz. Kuvvetimiz olmadığı için de, korku kalbimizi sarıyor. Siyonistler çok güçlü olmadıkları halde, bizlerin ihtilafa düşmesini fırsat biliyor, saldırıyor ve kırıp geçiyor. Maalesef birimiz vurulurken, diğerimiz seyrediyor. Sonra sıranın hepimize geleceği ise, nedense hiç düşünülmüyor. Demek diri olmamız, bir olmamıza bağlı…
İsterseniz bu sırrı, Bediüzzaman Said Nursi’nin, şu tespitiyle izah edelim: “Evet üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz onbir kıymet alır. Dört kerre dört ayrı ayrı olsa, onaltı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dörtbin dörtyüz kırkdört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi..”
Bu sırdan dolayı, kırk Sahabi, kırk senede, kırk devleti mağlup etmiştir. Acaba kırk tane biri, hesap rakamlarına sıkıştırmak mümkün müdür? Feteemmel!
Selam ve dua ile
Fiemanillah