İki gün önce Yunanistan, Osmanlı devletinden ayrılışının yani bağımsızlığının 200. yılını görkemli törenlerle kutladı. Törene Rusya, Fransa ve İngiltere’nin üst düzeyde katılımı ve ABD Başkanı Biden’in Başbakan Mitsokadis’i doğrudan arayarak kutlaması hem bugün ve hem de tarihte yaşanan süreçler için büyük anlamlar ifade etmektedir.
Atina’da yapılan 200. yıl törenlerine Rusya’nın Başbakan Mihail Mişustin, İngiltere’nin Veliaht Prens Charles, Fransa’nın Savunma Bakanı Florence Parly ve Kıbrıs Rum kesiminin de Nikos Anatadisiadis ile katılım sağladığı görüldü. Törenlerde öne çıkan söz konusu devletlerin üst düzeyde sergiledikleri görüntülerin yanında, Yunanistan’a “ Batı medeniyetinin kaynağı” ve “1821’de sergilediği cesaret, azim ve kararlılığı” gibi övgüler düzülmesi dikkat çekmekteydi.
Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz ve Ege’de sergilenen çığırtkan politikaların olduğu bir dönemde modern dönemin güçlü batı devletlerinin üst düzey katılımlarla Atina’daki törende yer almaları elbette Yunanistan’a büyük moral vermiş olmalıdır. Törende yer alan devletler, 25 Mart 1821’de Osmanlı devletine karşı Yunan isyanının başladığı tarihlerde ve bu isyanı hazırlayan süreçlerde de Rumlara silah, teçhizat, diplomasi ve lojistik destekler veren ülkelerdi.
16. asırdan beri sahip olduğu kapitülasyonlar sayesinde Fransa tüccarları, seyyahları ve din adamları Osmanlı coğrafyasında rahatça dolaşabiliyorlardı. Fransa, 18. asır sonlarına kadar bu müsamahadan aldığı imkanlarla Rumları tahrik etti ve bu asır sonlarından itibaren de Osmanlı devletine yönelik değiştirdği düşmanca politikalarla fiili olarak Yunan isyanına destek verdi.
Rusya, 18. asır başlarından itibaren Osmanlı devletini yıkmaya yönelik tüm Balkanlardaki Hıristiyan tebaayı kışkırtmaya yönelik faaliyetlerini Mora’da ağırlıkta bulunan Rumlar üzerinde yoğunlaştırdı. Göğüslerinde haç, ellerinde incil ile köylerde dolaşan ve kiliselerde vaazlar veren tüccarlar, Rumları kurtaracak olan “kavm-i afer”in Ruslar olduğu tezini işlediler.
Mora’da isyanı başlatan Filiki Eterya/Dostlar Cemiyeti, Nikolas Nikolas, Skufas Emmanul Ksanthos ve Athanisos Tsçakalof adlı ikisi Rum ve biri Bulgar olan üç tüccar tarafından Rusya’nın liman şehri Odessa (Hocabey) da 1814 de kuruldu. Rusya, sürecin başarılı sonuçlanması için para, silah ve diplomatik desteğini hiç eksik etmedi.
İngiltere, Osmanlı devletine dost görünmesine rağmen bu muazzam devletin ancak “tırtıklanarak” parçalanabileceğini düşünüyordu ve o da hem hazırlık aşamasında ve hem de diplomatik olarak isyan sürecinde Rumlara her türlü katkıyı yaptı.
Amerika, misyonerler vasıtasıyla Osmanlı devletinde büyük faaliyetlere sahipti. Yunan isyanı başladığında şayet başarırlarsa diplomatik arenada ilk tanıyan ülkenin Amerika olacağını ifade ederek Rumlara cesaret verdi. Silah ve maddi destek, bu ülkeden de cömertçe isyancılara ulaştı.
Rum isyanının Mora’da devam ettiği bir dönemde 1814 Viyana kongresinde Rus Çarı I. Aleksandr tarafından “Şark meselesi” ilk defa diplomatik zeminde bu nedenle telaffuz edildi.
Mora’nın şehir ve köylerinde yaşayan Müslümanlar için bu süreç felaket senelerdir. Türk kültürünün temayüz ettiği Tripolis, Balyabadra, Anabolu, Koron, Mezistre, Modon, Navarin, Argos, Arkadia, Gördüs, Holomiç, Kalavryta, Karythena, Kalamata ve Menekşe, bu süreçlerde isimsiz masum müslümanların kanları ile sulandı.
Yani 25 Mart 2021’de üst düzey katılımla Atina’da boy gösteren devletler, Yunan isyanının başladığı 25 Mart 1821’de de bu isyana destek amacıyla Osmanlı devletinin karşısındaydılar.
İki yüzyıl sonra da değişen bir şey yok.