Çiftçi dertli; tarım alanında üretim yapan küçük ve orta ölçekli aile işletmeleri hayal kırıklığı yaşıyor. Bu mağduriyetin temelinde yatan sebep nedir? Plansızlık!

Bir önceki yıl buğday, mısır, arpa vb. ürünlerin fiyatları beklentilerin altında kalınca insanlar domates üretmeye odaklandı ve bu alanda anormal bir yığılma oldu. Herkes domates ekmeye kalkınca olaylar bu noktaya geldi, yani plansızlık dikkati çekiyor.

Sonuç ortada!

Çok vahim bir iddia var; tüccarın elinde hâlâ 2021 yılında üretilen salça var, satamıyor! Dolayısıyla yeni ürünü almak istemiyor.

Sadece domates mi? Kavun, karpuz tarlaları da aynı kaderi paylaştı!

Marmara Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi… Hemen her bölgede sıkıntı var.

Düşünün; bir yıl boyunca emek vereceksiniz, umutla çalışacaksınız, yeri gelecek borçlanacaksınız. Hasat zamanı ürününüz para etmeyecek! Söz konusu durum bütün ürün gruplarında benzerlik gösterince çiftçiler bu yılı “kara 2024” olarak şimdiden isimlendirdi bile… Çiftçi, hasadını enkaz olarak değerlendiriyor ve enkaz altında kaldığını ifade ediyor. Dönüm başına 20 bin lira zararla sezonu kapattıklarını iddia edenler bile var.

Biraz da zihniyet sıkıntısı yaşıyoruz. Herkes kendisini haklı ilan ediyor. Hiç kimse ‘hata bende’ demiyor!

Devlet tarafında bir yapılanma arayışı var, ortaya çıkan sıkıntılar planlı tarıma geçmenin sancıları olarak değerlendiriliyor. Dünyanın en iyi destekleme yapan ülkelerinden birisi olduğumuz iddia ediliyor.

Çiftçi tarafı ortada; rehberlik, eğitim, donanım eksikliği çok fazla. Kanaat, sabır gibi kavramlar yerine bu yıl hangi üründen daha çok kazanırım sorusuyla yaşadıkları için hemen her sene hayal kırıklığı yaşıyorlar.

Aracı ve simsarlar tarafında ise değişen bir şey yok. Onlar her türlü kazanıyor nasıl olsa. Kazanan hep kasa oluyor yani!

İnsanlar sürekli şunu soruyor: Domates tarlada bir liraya alıcı bulamazken markette 15 liranın altına düşmedi. Neden? Madem fiyatlar düştü, ürün ucuzladı, o zaman herkes ucuz yesin arkadaş! Olmaz, olamaz! Çünkü o zaman aracılar kazanamaz ki!

Madem herkes haklı, ortadaki bu cenaze nedir o zaman? Bu cenaze ne şekilde ve kimler tarafından kaldırılacak?

Tarlası olan tarlasını satacak, traktörünü satacak, alet edevatını satacak ki kredi borçlarını ödeyebilsin! Sonuç, toplumsal kaos! Şimdiden uyarmakta fayda var.

Tarımda yeni yol haritası arayışındayız, farklı politikalar geliştirmeye çalışıyoruz; bu doğrultuda “Yeter ki siz üretin!” gibi aşırı motive edici bir sloganla yola çıktık.

Kimse kusura bakmasın, çiftçiye “Yeter ki siz üretin” diyenler bu işin planlamasını da yapmak zorunda, mağduriyet yaşanmaması için tedbirler almak zorunda.

Sen yeter ki üret! İyi de nasıl üreteceksin, hangi tohumla üreteceksin, hangi toprakta üreteceksin; neyi, ne kadar üreteceksin, ürettiğinin karşılığını alabilecek misin?

Alamadılar işte!

Türk tarımının dayanma gücü kalmadı, Türk çiftçisinin sabrı da umudu da yok olmak üzere.

Önümüzde duran iki tehlikeye dikkati çekmek istiyorum.

Birincisi, gelecek yıllarda ekip biçen insan bulmakta zorlanacağız ki mağdur olan çiftçi seneye bir karış dahi toprak ekmeyeceğini iddia ediyor.

İkincisi ise net ihracatçı olduğumuz birçok ürün grubunda pazarı başka ülkelere kaptırma tehlikesiyle karşı karşıyayız.

2025 yılını düşünmek bile istemiyorum!

Enseyi karartmadan, sükûnetle “Bu sarmaldan nasıl çıkabiliriz?” sorusuna cevap arayalım…

Elbette ki “planlı tarım/planlı üretim” yaparak. Tarım ve Orman Bakanlığı bu alanda çok önemli bir çalışma başlattı zaten.

Sonra? Sözleşmeli üretimi ülke sathına yayarak. Kooperatifleşerek, birleşerek, dayanışma kurarak, güç birliği yaparak emeğimizi de umudumuzu da koruyabiliriz.

Kara bulutları üzerimizden dağıtmak istiyorsak sorumluluk alacağız, bilinçli hareket edeceğiz. Devlet rehberliğini yapacak, çiftçi de üretim faaliyetlerini yürütecek. Kooperatifleşmeyi başarırsanız girdi maliyetleri düşecek, iş gücü hafifleyecek, satış kanalları çoğalacaktır.

Daha başka neler yapabiliriz?

Bilgi öncelenecek, geleneksel tarım faaliyetlerine sadık kalınacak. Katma değeri yüksek ürünlere odaklanılacak, yeni pazarlar keşfedilecek.

“Daha iyi, daha lezzetli, daha sağlıklı, daha kaliteli ürüne nasıl ulaşabiliriz?” sorusu hiç akıllardan çıkmayacak!

İşte o zaman ürettiğimizin karşılığını alabileceğiz!