15. yüzyılda yaşamış Osmanlı tarihçisi Şükrullah, (Tam adı: Şükrüllah bin İmâm Şihâbeddîn) dünya tarihini anlattığı eseri, Behçetüt Tevarih’i II. Mehmed’in sadrazamı Mahmud Paşa’ya anlatırken şöyle demiş: “Hayat nehrinin sürüklenmesinde sağa solan biriken, beşeri maharetlerin tecrübe ettirdiği geçici ve aciz tortuları hayat zannedenlerin zanları o kadar güçlü ki, bizim gibi vahiy temelini sabit kabul edenlere muhabbet beslemeleri mümkün değildir.”
Özetle tarihçi üstat Şükrullah bize diyor ki: “Onlara yaranamayız!”
AK Parti İstanbul Milletvekili ve Gençlik Kolları Başkanı Abdurrahim Boynukalın, Hürriyet protestosundan sonra en çok AK Parti’liler tarafından eleştirildi. Doğan Medya korkmuştu belli ki; çünkü alışık değillerdi, dokunulmaz olduklarını düşündüren “demir kubbeleri” delinmişti. Her türlü yalan, iftira, çarpıtma, algı yönetimi, PKK’ya stratejik iletişim desteği ve terörist güzellemeleri yaparlar, Cumhurbaşkanı’na ve ailesine ağza alınmayacak hakaret ve küfürleri yazarlar, çarpıtırlar ve hiç kimse onlara dokunamaz(dı).
Abdurrahim Boynukalın dokundu, oraya gitti ve onları korkuttu. Korkudan tir tir titreyerek hedef göstermeye başladılar, “Sakince evlerimize dönüyoruz” dediği bölümü keserek videoları servis etmeye başladılar. TV kanallarında “Sen kimsin” diye vaveyla kopardılar.
Biz ne yaptık? Arkasında duracağımıza, o genç adamın açtığı gedikten yürüyüp herkesi kendi haddine çekeceğimize, onlara yaranmak için, ‘denge’ denilen putun etkisi altında “ama, fakat” diye başlayan cümlelerle cesur bir öncüyü eleştirdik.
Niye?
“Belki onlara yaranırız.” İmkansız efendiler! Yaranamayız onlara. Her durumda bizden nefret edecekler, ilk buldukları fırsatta gırtlaklarımıza sarılıp bizi boğana kadar üzerimizde tepinecekler. Karşımızdakiler siyasi rakip değil karşıt görüş değil, alternatif bir bakış değil, farklı bir teklifi olan, iyi niyetli insanlar değil; bizden nefret eden oryantalistler. Çünkü onlarda yaranmak üzere köle olarak bağlandıkları “Batı”nın etkisi altındalar. Bizi ne kadar çok boğarlarsa, efendilerinden o kadar çok takdir alacaklar. Batı’ya akredite olmaktan başka hiçbir derdi olmayan adamlara yaranamayız!
Abdurrahim Boynukalın, milletvekili olmadan; hatta Gençlik Kolları Başkanı dahi değilken, eski günlerden bir günde sohbet esnasında bir laf etmişti: “Üslubumuz namusumuzdur.”
Ben de şimdi aynısını kendimize söylüyorum: “Sevgili ve Sayın abilerim, Abdurrahim’i ve arkadaşlarını bırakın eleştirmeyi, ipe çekip assanız bile size aferin demeyecekler. Değmez!”
Üslubumuz namusumuzdur.
Daracık sınırlar içine sıkıştırdıklarını sandıkları bir medeniyetin çocukları olarak Abdurrahim Boynukalın ve diğer bütün cesur gençleri fark etmek ve fark ettiğimizi belli etmek zorundayız. Destek olacak yerde iki parça seküleriste hoş görünme derdi maslahat değil, olsa olsa yaranma derdi olur ve bu bize yakışmaz.
TOMA’ların kepçelerin üzerine çıkan, cam çerçeve kıran, yanmış arabaların önünde devrim fotoğrafları çeken, sokaklara barikat kurup Anayasal vatandaşlık haklarını gasp eden, molotoflarla halkın ambulanslarını, otobüslerini yakan bir Gezi’ciyi eleştiren bir tane solcu bulun. Bir tane!
PKK’lı teröristleri eleştiren bir Hürriyet haberi bile bulsanız kâfi.
Yaranamazsınız!