İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanının üzerinden 42 gün geçti; çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce insan öldürüldü ve ölü sayısı her geçen saat artıyor. Buna karşılık Batılı karar vericiler, üç maymunu oynamaya devam ederek sessizliği koruyor. Batı halkları ise kendi yöneticilerinin ikiyüzlü tutumuna karşı her geçen gün büyüyen kalabalıklarla bu sessizliğe isyan ediyor.

Yıllardır İsrail'in Gazze'de defalarca gerçekleştirdiği katliamları, Batı Şeria'daki vahşi işgalini ve Filistinlileri hedef alan ırkçı yasaları haberleştiriyoruz. Ancak bu ölçüde bir vahşete kendi dönemimizde daha önce şahit olmamıştık.

Meşru müdafaa yalanına gerçekte kimseyi ikna edemeyen İsrail, soykırımcı bir ruh hâline büründü ve bundan geri dönmenin zor olacağını biliyor. Hesap verme sorumluluğu, hiçbir zaman gündeminde olmadı. Hiçbir uluslararası yasa, ahlaki çerçeve tanımadı.

İsrail yasama organı Knesset’in eski üyesi Moşe Feiglin, El Cezire’ye verdiği son röportajda tek çözümün "Gazze'nin tamamen yok edilmesi, Dresden ve Hiroşima'daki gibi nükleer silahsız bir yıkım" olduğunu söyleyecek kadar aklını yitirdi.

Savunma Bakanı Yoav Gallant ise Filistinlileri "insansı hayvanlara" benzeterek milyonlarca sivile toplu katliam uyguladı. Sözleri, kan açlığı çeken bir vahşiyi andırıyordu: "Hamas ve IŞİD-Gazze denen bu şeyi yeryüzünden silme" sözü verdi. Bu tehditlerinde, 17 yıldır kuşatma altında olan Gazze'deki 2,3 milyonluk nüfusu hedef aldı.

“SIFIR AHLAK, MAKSİMUM CESET”

‘Savaşın yeni yıldızı’ olarak adlandırılan sözde araştırmacı Eliyahu Yossiyan, en gaddar yorumlardan birini yaptı ve savaş suçunu bizzat körükleyerek işgalci askerlere seslendi. Artık tüm siviller açık hedefti: "Gazze'ye vahşetin doruğunda, intikam amacıyla; sıfır ahlak, maksimum ceset ile girmelisiniz."

Bu çağrı, Gazze'yi bitirmek; kimseyi sağ bırakmamak üzere yapıldı.

Batı, bugüne dek olanların hiçbirine karşı çıkmadı. Bunun yerine Batılı liderler, İsrail'in "kendini savunma hakkı" olduğunu savunurken bir yandan da sürekli silah akışı sağladı. Filistinli çocuklar, Batı’nın bombalarıyla ölmeye devam ediyor.

KİMİN SAVUNMA HAKKI?

ABD'de Başkan Joe Biden İsrail’e söz verdi: "İsrail semalarında nöbet tutmaya ve İsraillilerin hayatını kurtarmaya devam edebilmesi için Demir Kubbe'yi tam olarak tedarik etmeye devam edeceğiz."

İngiltere'de Başbakan Rishi Sunak, ülkesinin İsrail'e "açık" desteğini ifade etti ve İngiltere'nin, Gazze'de "insani duraklama" çağrısında bulunan bir BM kararında çekimser oy kullanmasını emretti. İşçi Partisi lideri Keir Starmer, İsrail'in acımasız misillemesini destekledi ve milletvekillerine Filistin yanlısı mitinglerden uzak durmalarını söyledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “İslam Devleti” ile mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyonun Hamas'ı da hedef alacak şekilde genişletilmesini önerecek kadar ileri gitti.

Batı bu krizde farklı bir rol oynayabilirdi; bunun yerine büyük ölçüde İsrail'in suç ortağı olmayı seçti. Batı, kimin savunma hakkından bahsedebilir?

BATI VE SAF IRKÇILIK

Batı'nın, Çin ve Rusya gibi ülkelerin aksine, insan haklarına değer veren bir medeniyet olduğu yıllarca pazarlandı. Ancak bu savaş, Batı'nın gerçek yüzünü açık etti: ‘Saf ırkçılık’ üzerinde alçalan bir medeniyetti bu.

Batılı bakış açısına göre dayanışma, seçicilik gerektirir; eğer beyazsanız ve öldürülürseniz bu kabul edilemez. Ukrayna için yükselen seslerinin altında bu bakışın izleri var. Batılı dünyanın verdiği mesaj açık: ‘Filistinliyseniz ve öldürülürseniz; bunun bir değeri ve önemi yok. Bizim için değeriniz, adınızın Fatıma ya da Michelle olmasına göre belirlenir.’

Gelecek nesiller artık Batı'nın kendileri için adalet sağlayacağına güvenmeyecek. Batı, kendi kaderinin devamını bu savaş üzerinden öğrenecek. Ya soykırıma geçit ya da savaşa son verecek. Hesap zaten kabarık ve tarih, muhasebe kayıtlarını silmez.