Güneşin yakıcı yüzünü alabildiğine gösterdiği mübarek günlerde, Ankara birçok işini akşamın ve hatta gecenin serinliğine ertelemeyi tercih ediyor doğal olarak. Tertiplenen iftar programlarıyla bir araya gelme fırsatı bulan siyasetçi ve bürokratlar ilerleyen saatlerde soluğu Çukurambar, Balgat ya da Hamamönü vs. kafelerinde alarak derin sohbetlere doğru yelken açıyorlar. Türkiye’nin bu Ramazan’a yeni hükümet yapısıyla girmesi bu muhabbetlerin kıvamını artıran bir faktör ve özellikle bürokratlar büyük heyecan içerisindeler: Acaba yeni Bakan Bey kendisiyle çalışmaya devam edecek mi? Ya yeri değişip makamını kaybederse?

”Acaba bizim vekilin bakanla arası nasıl, bizim için ricada bulunsa olur mu acep? Falanca bakanı bizim X abiyle çok yakınmış, bu ara bir daire başkanlığı veya bir genel müdürlük neden kotarmayalım? Başbakan üstad Z’yi hiç kırmazmış, devreye sokarsak müsteşarlık işi kesin, hem benden iyi müsteşar mı bulacaklar birader?”

İşte bürokratik yüreklerin böylesine pırpır attığına fazlaca tanık oluyoruz Ankara’da, şu feyiz dolu günler ve geceler vesilesiyle.

Bizim gibi siyaset eskilerini de unutmuyorlar nur olsunlar, geçen akşam AK Parti’de geçmişten günümüze ana kademe il başkanlığı yapan zevata verilen ”vefa iftarı”na davet edildim. Gerçekten yoğun bir katılıma sahne oldu bu program ve son derece mütevazı bir menü ikram edildi partililere. Başbakan ve Genel Başkan Binali Yıldırım’ın kısa bir konuşma da yaptığı bu davet ardından çok zamandır bir araya gelemediğimiz eski-yeni dostlarla epey bir kaynatma fırsatı bulduk açıkçası. Ancak biz TBMM bahçesini tercih edenlerdendik ve bazı yeni yerel siyasetçilerin güçlü ve etkili olduğu kabul edilen bazı bakan ve milletvekilleriyle samimiyeti ilerletebilmek için gösterdikleri çaba karşısında duygulandık ve kendi hatıralarımız geldi gözlerimizin önüne. Vallahi bizler de aynen böyle yapıyorduk ancak, o demlerdeki güçlü bakan ve milletvekillerini hatırlayan dahi yok şu günlerde. Beklentisi ve umudu kalmamış bizim gibi ”kaybetmiş” eski tüfek siyasetçileri ne mutlu edebilir ki? Her halde biraz saygı, takdir ve söylediklerinin en azından önemseniyormuş gibi davranılması olsa gerek ve tam da öyle yapıyorlar zaten. Ancak eskilerin sohbeti biraz koyulaştığında ortaya çıkan bir gerçek var; mutlaka hepsi bir şekilde birileri tarafından gadre uğramış ve önleri bir şekilde kesilmiş bir kitle oldukları, olduğumuz ve hizmetlerimizin karşılığında olması gereken yerlere gelemediğimiz. Ben her zaman olduğu gibi işi matrağa vurarak ”Tabii tabii, aslında genel başkan olacak adamlardık hepimiz, nasıl kıydılar laa bize” geyikleriyle ortamı yumuşatıp, neşelendirme görevini deruhte etmekle meşgul oluyorum.

Kısacası Ankara geceleri Ramazan’da çok daha renkli, keyifli ve komik.  Asli siyasete gelince; her şey herkesin bildiği gibi işte, AK Parti vurup geçiyor, TBMM yasama işlerine devam ediyor ve yaz boyu çalışacak, MHP kuvvetle muhtemel bölünecek, CHP’de yeni bir şey yok, Reis-i Cumhur şu sıra vaktinin çoğunluğunu İstanbul’da iftarlara katılarak ya da iftar vererek geçiriyor ve performansında hiçbir azalma olmaksızın ülkenin en az üç çocuk ve Topçu Kışlası gibi hayati meseleleri konusunda halkı bilinçlendirmeye devam ediyor. Merkez Bankası faizleri düşürüyor, dolar ve euro geberik, altın eh işte.

Bu arada şayet önemliyse, Rusya ile yaşadığımız kriz ve yaşanan terör olayları esnasında ”üç yeni bakanla” tanışan turizm sektörü felç olmuş durumda, oteller boş, Ege’den Akdeniz’e esnaf kan ağlıyor ve sektöre tedarik sağlayan şirketler ne yapacaklarını bilemez haldeler vs…

Hayırlısı olsun…