Türk milletinin zamanla sekülerleştiğine dair yapılan çalışmaların varlığı giderek artarken aslında ortada bir paradoks durmaktadır diyebiliriz. Bazı laik ve seküler çevreler Türkiye’nin giderek sekülerleştiğini dile getirirken ekonominin ve ülkedeki durumun kötüye gittiğini söylemektedirler. Oysa sekülerleşme teorisinde modernleşme sekülerleşmenin önceliğidir ve olmazsa olmazlarındandır.
Muhafazakârlaşmanın giderek azalması muhafazakâr kesiminde modernleşme araçlarına sahip olması ile belli bir oranda sekülerleştiği gerçeği ise günümüzde artık fark edilen bir olgu durumundadır.
Merak edilen ve önemli olan gelecekte örneğin 2023’te genel seçimler esnasında sosyolojik olarak muhafazakâr ve seküler kitlelerin oranları açısından durumun ne olacağı sorusudur? Hangi kitle 4,5 yıl sonra çoğunluğu sağlayacak? Hafta içinde Yeni şafak yazarı Y. Kaplan, verdiği bir röportajda sekülerleşen kesimin giderek artacağını ve muhafazakâr kesime göre oran olarak daha da yükseleceğini söylüyordu.
Gençliğinde seküler ve liberal olan gençlerin ilerleyen yaşlarda muhafazakâr olacağına dair de özellikle İngiltere’de yapılan çalışmalar söz konusu. Yani gümümüzde bazı muhafazakâr ailelerin çocuklarının deist ve seküler olduklarına dair yapılan tespitler yanlış olmasa da ileride bu gençlerin tekrar ailelerinin düşünce dünyasına dönecekleri söylenebilir. Bu doğrultuda siyasi tercihlerini de önceki seçimlere göre farklı bir şekilde kullanabilirler.
Tabii burada anlatmak istediğimiz durum Türkiye’nin seçimlerde seküler ve muhafazakâr olarak net bir şekilde ayrılacağı hususu değil. Nihayetinde bugün bazı muhafazakârların CHP’ye bazı seküler vatandaşların da AK Parti ve MHP’ye oy verdiği bir gerçektir. Türkiye gelecekte çoğunluk olarak seküler kesimlerin yaşadığı bir ülke mi olacak yoksa muhafazakâr insanların yaşadığı bir ülke mi olacak? Yoksa gençken seküler ileri yaşlarda muhafazakâr olan insanların döngüsüne sahne olan bir ülke mi? Muallak!