Tüketici Hakları Evrensel Bildirgesi 15 Mart 1985’te Birleşmiş Milletler tarafından imza altına alınmıştır. Bu bildirge tüketicilerin temel ve evrensel hakları olduğunu kabul etmektedir. Bu bildirgeye Türkiye de dâhil bütün dünya devletleri imza koymuştur.
“Tüketici Hakları” alanındaki çalışmalarımızda gelinen nokta itibarıyla çok iyi bir durumda bulunduğumuzu rahatlıkla ifade edebilirim. Çünkü 1995 yılından beri bir “tüketici yasamız” var ve bu, Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde çıkarılan ilk uyum yasamız. Söz konusu yasa 2003 yılında önemli ölçüde tekrar değiştirildi. Yasamız şu anki hükümleri itibarıyla AB’nin de istediği standartların üzerinde bir düzenleme içermektedir. Hak arama ve korunma mekanizmaları bakımından Avrupalı tüketicilerden daha ileri bir düzeydedir.
Tüketicinin korunması konusunda son yıllarda birtakım yasal düzenlemeler yapıldı. Mevzuat olarak bu konuda birçok çalışma yapılmasına ve tüketici bazında da hayli mesafe alınmasına rağmen, uygulamada birtakım aksamalar devam ediyor.
Türkiye’de birçok yasa çıkartılıyor ama çıkarılan bu yasalar; halka sunulmadığı, tabana iyi anlatılamadığı, yeterli denetim yapılamadığı müddetçe maalesef bir anlam ifade etmiyor. Tüketici yasası da aynı akıbete uğradı. 1995 yılında çıkmasına rağmen ve Anayasa’nın 172’ci maddesi kapsamında “devletin tüketiciyi koruması ve eğitmesi” gerekirken bugüne kadar bu konuda elle tutulur pek bir şey yapılamadı.
Toplum sağlığı için birinci önceliğimiz “gıda güvenliği” olmalıdır. 2004 yılında değiştirilen gıda mevzuatıyla Türkiye’de gerçekten çok yerinde bir düzenleme yapıldı. Bununla gıda güvenliğini sağlayacak çeşitli süreçler öngörüldü. Ancak uygulamaya baktığımızda, yeterli insan gücü ve altyapı olmadığı için kontrol, denetim vb. konularda ciddi aksamalar yaşandı/yaşanıyor.
Eğitimsizlik, ahlaksızlık, ekonomik yetersizlik, denetimsizlik gibi yoksunluklar insanları sahteciliğe yönlendiriyor. Hem üretici bazında hem de tüketici tarafında bu durum böyle. Aksini iddia edemezsiniz!
Zaman zaman ülke gündemine gelen “taklit”, “tağşiş” ve “sahte gıdalar” meselesi buz dağının sadece görünen yüzü.
Mesela ekmek yapımında kullanılan unda bulunan “benzoil peroksit” adlı bir madde var. Bu kimyasalın, unu kabartması ve beyazlaştırması maksadıyla katıldığı söyleniyor.
Söz konusu katkı maddesiyle üretilen beyaz ekmeği tüketen insanlar potansiyel kanser hastası demektir. Bunu bütün sağlık uzmanları haykırıyor.
Mevzuata göre bu maddenin kullanılması yasak.
Ancak bu kimyasal, bir şekilde ve hatta “rahatlıkla” bulunuyor; kullanılıyor, karıştırılabiliyor!
Bu karışımı da Türk tüketicisi afiyetle yiyor!
Benzer şekilde birçok olay var.
Neyse, enseyi karartmayalım; güzel günler göreceğimiz hayaliyle kendimizi toparlayalım.
Bütün çözümleri de devletten beklemeyelim.
Öyle değil mi?
Her şeye rağmen, tüketiciyi koruyacak olan ilk mekanizma bizzat tüketicinin kendisidir.
Tüketici bilinçli olmalı. Biraz da geleceğine zaman ayırmalı ve fedakâr olmalı.
Bir marketten ürün alırken son kullanma tarihine, içeriğine, hijyen konusuna tüketicinin kendisi dikkat etmeli ve bir aksaklık gördüğünde de ilgili birimlere bildirmelidir.
Burada ekonomik gerekçelerle ilgili bir kelam etmeden geçemeyeceğim.
Tüketici hijyen şartlarına uyan ürünlerle diğer ürünler arasında bir fiyat mukayesesi yapıyor. Günü kurtarmayı tercih eden tüketici, biraz da zorunlu olarak cebine bakıp ucuz ürünü tercih ediyor. Bu da olayın bir başka boyutu.
Açıkta satılan gıda ürünleri konusunda da bir uyarım olacak.
Meyve sebze çeşitleri, kuru yemişler, tatlılar…
Sokakta satılan gıda ürünlerine dikkat etmemiz gerekiyor.
Gıda, insan hayatı için olmazsa olmazdır; üretimi, sunumu ve tüketimiyle bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Gerek üretim gerek sunum gerekse tüketim aşamasına dikkat edilmediği zaman ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecektir.
Ama buna rağmen ne yazık ki köşe başlarında, araba bagajlarında satılan ucuz ürünler ve bu ürünleri almak için sıraya giren insanları görüyoruz. Bu insanlar ucuz olduğu için söz konusu ürünleri alıyorlar.
Her ne kadar daha bilinçli bir tüketici kitlesinin varlığından söz ediyor olsak da insanların sağlıksız ürünleri tercih etmesi, yukarıda da izah ettiğim gibi ekonomik alım gücüyle birebir ilgili. Bu konuya acilen çözüm üretilmeli.
İnsanlar, kaliteli ve güvenli gıdaları tüketebilecek seviyeye gelmeli ki toplum sağlığını korumuş olalım. Geleceğimizi kurtaralım, nesillerimizi garanti altına alalım.
Özetle!
Tüketici, gıda konusunda ilk kontrol noktasının kendisi olduğunu unutmamalıdır.
Yani tüketici bilinçli olmalıdır.
Tüketirken tükenmemelidir!