Beyaz Saray’da oturduğu dört yıl boyunca tepki çeken birçok karara imza atan ABD Başkanı Donald Trump, görevini Joe Biden’a devretmesine kısa süre kala hâlâ tartışmalı kararlar almaya devam ediyor.
İkinci dönem için girdiği seçim yarışını kaybeden Trump’ın son olarak imzaladığı 15 kişiye af ve 5 kişiye ceza indirimi sağlayan başkanlık kararı onlardan biri.
ABD Başkanı’nın affettikleri arasında 2007’de Bağdat’ın Nisur Meydanı’nda herhangi bir kışkırtma olmadığı halde etrafa gelişigüzel ateş açan ve biri çocuk 14 sivilin ölümüne neden olan Blackwater çalışanı 4 eski paralı asker de var.
Trump’ın giderayak imzaladığı bu karara hem kamuoyundan hem de Birleşmiş Milletler’den (BM) ve Irak’tan büyük tepki geldi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Marta Hurtado, ABD Başkanı’nın af kararından çok derin endişe duyduklarını ifade ederek, kararın başkalarını gelecekte bu tür suçlar işlemeye cesaretlendireceğini söyledi.
Irak Dışişleri Bakanlığı da konuyla ilgili açıklamasında “Bu karar, işlenen suçları göz önünde bulundurmuyor ve ABD’nin adalet ve insan haklarına önem verdiği iddialarıyla örtüşmüyor” dedi.
Trump’ın katillere af kararı aslında tam olarak Amerika’nın gerçek yüzünü yansıtıyor.
Sadece Blackwater için çalışan paralı askerler değil bizzat Amerikan ordusunda görevli askerler ve subaylar da bugüne kadar Afganistan’da, Irak’ta ve dünyanın daha birçok yerinde katliamlar ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi.
Katliamcılardan bazılarının yargılanıp suçlu bulunması, sonra cezalarının aşamalı olarak indirilmesi ve en sonunda ellerini kollarını sallayarak sanki hiçbir şey yapmamış gibi cezaevinden çıkıp günlük hayatlarına devam etmeleri “olayı soğutma” taktiğinden başka bir şey değil.
Trump’ın kararını yorumlayan Iraklılar, “Kanımızın sudan ucuz olduğunu biliyoruz” diyorlar.
Sudan ucuz olan ne yazık ki sadece Iraklıların kanı değil.
Afganistan ve Pakistanlıların, Filistinlilerin ve Yemenlilerin, daha birçok bölge halkının Batılıların gözünde maalesef hiçbir değeri yok.
Onlarcasının katledilmesi tek bir Amerikalının öldürülmesi kadar dahi gündemi meşgul etmez.
Fakat aynı Iraklılardan bir kısmının ABD işgalini alkışladığını ve hatta işgale yardımcı olduğunu, İran destekli Şii milislerin ve DAEŞ’in Blackwater’ınkini aratmayacak vahşetlere imza attıklarını da unutmamak gerek.
Yine de bu Amerikalı paralı askerlerin suçlarına bahane olamaz.
Trump’ın kararı Irak halkına hakaretten başka bir şey değil.
Ne yazık ki Irak’ın bu aşağılamaya cevap verecek gücü yok.
“Kararın gözden geçirilmesi için ABD ile diplomatik temasların sürdürüleceği” açıklaması Bağdat’ın içinde kıvrandığı acziyetin göstergesi.
Irak hükümeti Washington’dan rica ederek katillerin hak ettikleri cezaları almalarını sağlayabileceğini düşünüyor olamaz.
Katliamlara ve ağır insan hakları ihlallerine karışan askerlerin korunması sadece Amerikalı işgalcilere has bir davranış değil.
İsrail de Filistinlilere yönelik yargısız infazlar gerçekleştiren askerlerini aynı şekilde koruyor.
İşlenen cinayet kaydedilip kamuoyuna yansımışsa ve üzeri örtülemeyecek hale gelmişse failleri göstermelik mahkemelerde yargıladıktan sonra aklıyor.
Bu arada da olay sıcaklığını kaybetmiş oluyor.