Üç gündür muhasebe halindeyiz. Sandıktan çıkan sonucu tabir etmekle meşgulüz. Mecliste oluşan tabloya alışmaya çalışıyoruz. Sonucun üç aşağı beş yukarı bu vaziyette çıkacağını tahmin ediyorduk ama bu kadar sarsıcı bir neticeye hazır değildik. Dostum MevlütTatlıyer’in yerinde betimlemesiyle Osmanlı’nın gerileme dönemine giden yolun başlangıcı sayılan Karlofça Anlaşması’nın imzalandığı günün ertesini yaşıyor gibiyiz. Bugünkü ruh halimizin bir benzerine, 28 Şubat sonrası yapılan 99 seçimlerinde sahiptik. Kapatılan Refah Partisi sonrası Fazilet Partisi ile girilen seçimden, oyumuz azalmış ve hevesimiz kırılmış vaziyette üçüncü parti olarak çıkmıştık.Üzerimizden silindir gibi geçen postmodern darbe sonrası daha güçlü geleceğiz, tek başına iktidar olacağız derken, ana muhalefet dahi olamamanın ezikliği içerisindeydik. Meclisin ilk başörtülü milletvekili Merve Kavakçı, Kemalist yobazlar tarafından alkışlar eşliğinde meclisten dışarı çıkarılırken, karşı koyamamış, sonrasında da “bu kadın neden seçilecek bir yerden aday gösterildi” diye çokça söylenmiştik. Böyle bir ruh hali içerisindeydik.
Çok değil, sadece 3 yıl sonra hiç hesapta olmayan bir parti sahneye çıktı ve «tek başına iş başına» diyerek hükümet oldu. 1999›da Fazilet Partisi ile kaybettiğimiz özgüven, AK Parti ile yeniden ve daha güçlü bir şekilde yerine geldi. Menderes’in Demokrat Partisi mesabesinde gördüğümüz AK Parti, siyasal yaşamımızda hiç de görmeye alışık olmadığımız şekilde üç kez tek başına iktidar oldu. Girdiği her seçimden zaferle çıkan bir partinin seçmeni olmak, başımızı döndürdü. Bu günlerin sonu hiç gelmeyecek gibi geldi bize. Bu makamlar, bu mevkiler, bu rütbeler, bu şaşaa, bu debdebe, bu şenlik, bu zafer hiç bitmeyecek gibi geldi. Ancak Sünnetullah bir kez daha bütün haşmetiyle işledi. “Zafer günlerini insanlar arasında döndürür dururuz” diyen kudret sahibi bir Rabbe iman eden bizler, bir kez daha iktidarımızın elimizden alınmasına şahitlik ettik. Kafamızda binlerce soru… Acaba her şey kötüye mi gidecek? Tüm kazanımlarımızdan vaz mı geçeceğiz? 90’ların kaotik ortamına geri mi döneceğiz? Heyecanımız, özgüvenimiz, enerjimiz yeniden heba mı olacak?
Bu ataletten çıkacağız. Toparlanacağız. Silkinip kendimize geleceğiz. HDP’nin barajı geçmesi, MHP’nin oyunu artırması, AK Parti’nin tek başına iktidara gelememesi dünyanın sonu değil. Biz ne yıkımlardan, savruluşlardan, mağlubiyetlerden geçtik. Bu kez de öyle yapacağız. Şimdi kaybedişlerimize kılıf aramanın, bahane üretmenin, millete kızmanın zamanı değil. Şapkamızı önümüze koyacağız. Yanlışlarımızı düzelteceğiz. Çokça tövbe istiğfar edip, bolca sadaka vereceğiz. Kibrimizi, gururumuzu, şımarıklığımızı, umursamazlığımızı ayaklarımızın altına alacağız. Ve merhum Erbakan hocamızın her seçim sonrası partililere söylediği gibi; “Yılgınlık yok. Yarın seçim olacak gibi çalışacağız…”