Prof. Dr. Nurullah Genç’in 33. Haliç Buluşması programında “Taşlar ve Kuşlar” adlı sohbeti kalabalık bir dinleyici topluğu tarafından pür dikkat dinlendi. UTESAV Başkanı Mehmet Develioğlu ile Nurullah Hoca’yla program yapalım kararı aldık ancak hocanın yoğun Anadolu programlarından zaman bulmak oldukça zor oldu. Nihayet hoca hazırım deyince “Ne konuşacağız” diye sordum.
Hoca, başlığımız “Taşlar ve Kuşlar” olacak dedi.
Bu başlık bende hiçbir çağrışım yaptırmadı ama hocaya da soramadım. Bir koltukta çok sayıda karpuz taşıyan hoca; şair, romancı, fotoğrafçı, yönetim bilimci, satrancı, bankacı olunca bu başlığı normal karşılayıp konuşma gününü bekledim. Diğer taraftan taşlar ve kuşlar üzerine küçük araştırmalar yapınca karşıma devasa bilgiler çıktı. Kendi kendime “demek ki insan bir şeyle ilgilenirse Mevla önüne büyük bir alan açıyor.” İşin sırrı; ilgi, bilgi ve hareketten geçiyor.
Hoca, programda hayatı, taşlar ve kuşlar üzerinden darbı meseller vesilesiyle okudu. “Hayat karşısında taş gibi değil su gibi olmalı insan. Çünkü hayat sudan yaratılmıştır ve su, taşları eritir. Su gibi olan insan hayatın taşlarını eritmeye başlar. İşte hayatın taşlarını eriten, su gibi olan insanın mezar taşı bize farklı şeyler söyler.” Nurullah Genç, mezar taşı, sabır taşı, sadaka taşı gibi sembolleri kavramlar, hikâyecikler etrafında günümüzde yaşadığımız hayata bağlayarak hepimize ders verdi.
Kuşlar ayrı bir âlem… Programa girmeden önce akşam namazı için gittiğim MÜSİAD’ın mescidinde ezanı beklerken kızıl ufuklarda kalabalık bir kuş sürüsü müthiş bir gösteri yapıyordu. Aklıma “Görmez misin ki, göklerde ve yerde olanlar, havada kanatlarını açarak hareketsiz gibi duran kuşlar Allah’ı tesbih ederler. Hepsi duasını ve tesbihini bilmekte, Allah da onların bütün yaptıklarını bilmektedir.”(Nur Suresi:41). ayeti geldi.
Nurullah Hoca, kuşlar bahsini Feridüddin Attar’ın Mantıku’t Tayr adlı kıymetli eserindeki hikâyesi ile başlattı.“Kuşlar ülkesinin kuşları hüthüt başkanlığında Kafdağı’nın ardındaki padişahları Simurg’u bulmak için yola çıkarlar. Bu çetin yolculukta sebatı az olanlar, dünyevi işlere takılanlar dayanamayıp vazgeçerler. Yola devam edenler için yedi vadi sınavı vardır. İstek, Aşk, Marifet, İstiğna, Tevhit, Hayret ve Yokluk vadilerinden geçerler. Vadiye ulaşan 30 kuş, Simurg’u 30 manasına geldiğini ve aradıklarının kendileri olduğunu fark ederler.”
Taşlar ve kuşlar üzerine daha nice misaller var… Nurullah Genç’in hayat hikâyesi bir doktora tezi olacak kadar dolu. 3 romanı, çok sayıda şiir ve yönetim kitabı olan Nurullah Genç, uluslararası ödülleri olan bir fotoğraf sanatçısı. Hocanın ödüllü natı Yağmur’dan bir dörtlükle bitirelim.
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım.