Ne zaman konu beslenmeden açılsa “Nerede o eski yiyecekler” diyerek söze başlarız. Bugünün ekmekleriyle geçmişte tükettiğimiz ekmekleri kıyaslar, eskinin sebze ve meyvelerinin tadını bulamadığımızı her fırsatta dile getiririz.
Bu haklı kıyas, bu sonuçsuz özlem bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış oldu… Değişen iklimler, kullanılan kimyasallar meyvelerin tadını da rengini de bozuyor!
Evet…
Son yıllarda artış gösteren kuraklık ve aşırı sıcaklıklar, meyvelerin renk ve tadında sorunlara neden oluyor. Açıklama Prof. Dr. Elman Bahar’a ait. Kendisi Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyor.
Elman Bahar Hoca’ya göre iklim değişikliğine bağlı olumsuzluklar tarım alanlarını olumsuz yönde etkiliyor. Bu etkileri de meyvelerde tat ve renkle ilgili ortaya çıkan sorunlardan anlayabiliyoruz.
Sadece bununla da kalmıyor; kuraklık tarımsal üretimde verimi de ciddi anlamda düşürüyor. Siz sıcak havaların ürüne iyi renk vermesini bekliyorsunuz ama renk kayıpları yaşanabiliyor; ürünü olgunlaştırmasını, daha lezzetli hâle getirmesini bekliyorsunuz ama ürünlerin tadı tuzu bozuluyor.
Prof. Dr. Elman Bahar’ın bu tespitleri aynı zamanda hayati bir uyarı yerine geçmeli. Acilen tedbir alınması gereken tehlikeli bir uyarı! Peki, bu tehlikeyi nasıl bertaraf edebiliriz; bu olumsuzlukla nasıl başa çıkabiliriz?
Su stresi yaşayan Türkiye’de su kaynaklarını verimli kullanmalıyız. Üreticiler akademiyle paralel çalışmalı; kuraklıkla mücadele eden, verimlilik konusunda emek veren akademisyenlerle iletişim hâlinde olunmalı. Yeni stratejiler geliştirmeliyiz; günlük bile olsa sürekli strateji üretmeli ve buna göre üretim gerçekleştirmeliyiz.
Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak belki ama en azından mevcudu korumak adına bir dizi önlemler almakta fayda var.
Ne demişler; beterin beteri var!
Allah beterinden korusun…
Çiftçi destekleri bitti, öyle mi?
Bu topraklarda sürekli kendi ülkesine zarar verme hastalığına yakalanmış bir kitle var. İhanet çetesi gibi davranıyor, suç şebekesi gibi vurkaçlar yapıyorlar. Son herzeyi geçen hafta yediler. Bir ihanete daha imza attılar. Neydi o ihanet? Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarımsal desteklemelere son verdiği yalanını yaydılar.
Düşünebiliyor musunuz? Geride kalan 20 yılda hibe, teşvik, kredi vb. isimler altında çiftçiye on milyarlarca lira tutarında destek veren bir Bakanlık, bir gecede bu uygulamaya son verecek. Mümkün mü? Kesinlikle hayır!
Ama ortalığı bulandıran bir zevattan bahsediyoruz; tabii bu bulanıklığı pek bir seven kitlenin varlığı da göz ardı edilmemeli. Final cümleleri şu: “Mevcut iktidar gitsin, ülke batacaksa batsın!”
Be ahmak, e gezizekâlı çakal! Türkiye diz çökerse hepimiz batarız, bunu ne zaman anlayacaksın? Neyse…
Bütün bu hezeyanların aksine Tarım ve Orman Bakanlığı yeni destekleme modelleri üzerinde çalışıyor, çiftçiye nefes aldıracak yeni projeleri hayata geçiriyor. Bunlardan biri de bitkisel üretimde hayata geçirilen destekleme modeli. Tarımda planlı üretimi destekleyecek yeni bitkisel üretim desteği 2025 yılından itibaren üç yıl içinde uygulanacak.
Desteklerin bitmesi iddiasının aksine, planlı üretime yönlendirilen çiftçi artık önümüzdeki yıl ne kadar destek alacağını bile şimdiden hesaplayabilecek. Yapılacak desteklerin bazı kalemlerini şu şekilde sıralamak mümkün…
Organik arıcılık için kovan başına 244 lira; nohut, patates, mercimek, mısır, aspir, soğan ve birinci grup yem bitkisi için dekar başına 244 lira destek verilecek. 10 ilde yem bitkisi üreten çiftçilere yüzde 50 ilave planlı üretim desteği sağlanacak.
Ürünlerini depolamak isteyen çiftçiler de devlet desteği alacak, destek tutarları ise Ticaret Bakanlığı’nın belirlediği kira ücret tarifesinin yüzde 75’i oranında olacak.
Stratejik ürünlere ilave destekler var, millî tohumla üretim yapanlara ek destek verilecek. Ayrıca destek tutarları girdi maliyetlerindeki değişikliklere göre her yıl
güncellenecek. Bütün bu desteklerden faydalanabilmek için yegâne şart Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmak. Değilse nafile!
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya göre bu yeni destekleme modeli plansız üretimin önüne geçecek, muhtemel olumsuzlukları bertaraf edecek.
Ne diyelim; Türkiye için, Türk çiftçisi için hayırlı olsun!