Suriye’de iç savaş başlayıp da mülteci durumuna düşen insanların ülkemize sığındığından itibaren bazı şeyleri milletçe sorguluyoruz; en klişe olan soruların başında bizim ‘ülkemizde iç savaş yaşansaydı onlar ülkelerine bizi kabul eder miydi?’ Bu sorunun biraz daha siyasi kışkırtma içeren değişik bir versiyonu ise ‘Suriye’de yaşanan iç savaşa taraf olduğumuz için mi mültecilere kapılarımızı açtık?’

Özele indirgediğimizde ‘Suriyeliler için  verdiğimiz maaşlar, yardımlar daha ne kadar sürecek sorusundan tutalım da iş Suriyelilerin ülkemizde ekonomik krize sebep oldukları  şüphelerine kadar ulaşıyor.

Kapılarımızı Suriyelilere neden açtık sorusunu en başta inancımız açısından anlatmaya çalışıp da ayet veya hadislerden örnek vermeyeceğim çünkü bu durumda bile işi ayet ve hadis sorgulamaya kadar götüren görünürde medeni aslında zır cahil olan ortada bir kitle var. Veya kişinin inancı olmayabilir ki doğal olarak bu tür açıklamalara kulak tıkayabilir.

İngilizler tarafından Suriye ve Türkiye sınırının cetvelle çizildiği tabiri ülkemizde tarih bilimi ile ilgilenmeyenlerin bile aşina olduğu bir tespit. Suriye’de Esad rejimi tarafından yapılan katliamlara sessiz kalıp sınırı kapattığımızda akrabalarının tel örgü ötesinde yaşadıkları zulmü gören kendi vatandaşlarımızla nasıl barışık kalacağız? Sorusu akıllara hiç gelmedi mesela.

Stratejik coğrafyanın konusu olan bir bakış açısı ile dile getirecek olursak yanı başımızda yaşanan iç savaşa sessiz kalırsak sıranın bize geleceği gerçeğini nereye koyacağız. Rahmetli Erbakan’ın eğer bir gün Suriye karışırsa bilin ki hedef Türkiye’dir sözleri her ne kadar bazıları tarafından kulak ardı edilse de Katar’daki bulunan Türk üssünün diğer Körfez ülkelerince kapatılmak istenmesi umulur ki birilerinin zihinlerini aydınlatmaya yardımcı olur.

Ülkemizdeki mültecilerin gerçekleştirdikleri hırsızlık, kavga, taciz vb. durumların farkında olmakla beraber bu mültecilerin dış güçler tarafından kullanılıp iç kaosa hizmet etmek amacıyla yönlendirildiklerini söyleyebiliriz. O hizmetkârları temizlemek görevi vatandaş olarak bizlere değil devletimizin güvenlik güçlerine düştüğü ise aşikâr. Bizim ülkemizde görünürde vatandaşımız olan ama gerçekte bizden olmayanların mültecilere yaptıklarını ise buraya yazmaktan utandığımı belirteyim de öyle kalsın.

Büyük devletler politikaları gereği Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecekler sözünü son yaşanan gelişmelerden sonra iyice hisseder olduk. Unutulan veya hesaba katılmayan en önemli şey Biz Esad’ı desteklemiş olsaydık da değişen bir şey olmayacaktı ve o iç savaş yine Suriye’de yaşanacaktı gerçeğidir. Sınırımızda PYD-YPG öncülüğünde bir devlet kurmak istemeleri geçen otuz yıla dayanan bir proje. Batı’yı bu projeden vazgeçirebilecek miyiz? Bu durum bize bağlı zira onların kendiliğinden vazgeçmeyeceği ortada.

Mülteciler üzerinden yaşanan gelişmelere Fransız kalıp gözlerimizin ve zihnimizin büyük resmî görmesine engel olmamak her Türk vatandaşının çabası olmalı. İçerde birlik olmanın çok önemli olacağı günler yaklaşırken bir oyun ile ayrışmanın nelere mal olacağını Allah korusun yaşayarak öğrenmeyelim.