Şüphe, insanı sinsi sinsi kemiren ve yavaş yavaş ölüme götüren, korkunç bir hastalıktır. Sherlock Holmes: “İnsanların göz ardı ettiği şeyleri görmek, sonuca ulaşmanın ilk ve önemli kuralıdır” diyor. Türkiye 31 Mart’ta katılımı çok yüksek olan bir seçimi daha geride bıraktı. Lakin Ak Parti kurmaylarının seçimde ‘’organize bir usulsüzlük’’ olduğuna dair ciddi şüpheleri var. Holmes’ün dediği gibi; sonuca ulaşmak için hiçbir ayrıntıyı göz ardı etmeden hassas bir şekilde çalışıyorlar. Ve ısrarla İstanbul’da seçime hile karıştığını ifade ediyorlar. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, önceki gün basın açıklamasında “Seçimin sonucuna net müessir olacak olaylar ve haller olduğu için olağanüstü itirazımızı kullanarak,İstanbul için seçimin yenilenmesini isteyeceğiz” dedi. “Elimizde birçok delil ve belgemiz var” diyen Yavuz, “Çok ince bir işçilik ile şeytanın bile aklına gelmeyen yöntemlerle binlerce sandıkta organize olmuşlar ve örgütlü bir şekilde oylarımızı gasp etmişler’’ dedi.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. İtirazlar ise demokratik bir haktır. Elbette son sözü YSK söyleyecektir. YSK’nın verdiği kararlar kesindir ve hepimizi bağlar. Lakin “Usulsüzlük, şaibe, organize sahtekârlık ve oy çalma’’ iddiaları netleşmeden bu büyük şüphe asla ortadan kalkmayacaktır. Büyükçekmece’de dağa taşa seçmen kaydedenlerle, seçime hile karıştıranların biran önce bulunması ve hesap vermesi gerekmektedir. Milletin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansımasını mühimdir. Çünkü sandık namustur. Sandık milletin verdiği kararın tescilidir. Hiçbir şekilde şüphe duymadan gönül rahatlığı ile “İstanbul’da milletin iradesi sandıktan çıkmıştır” diyebilmek hepimizin en büyük arzusudur. Sanırım bunun için de seçimlerin yenilenmesi en doğru yol olacaktır.
Yoksa bu FETÖ iltisaklı fesat timinin yaptığını düşündüğümüz bu şaibeler, yeniden seçimler yapılana kadar hep konuşulacaktır. Devlet Bahçeli’nin “Eğer seçim sonuçları toplum vicdanında huzur bulmayacak bir anlayış içerisinde sonuçlanmışsa, o vicdanı oluşturabilecek yeni bir seçim de düşünülebilir.” açıklaması oldukça kıymetlidir. İddialar ispatlanırsa, İstanbul’daki seçimin meşruiyeti ortadan kalkar, sandığa milletin iradesinin yansımadığı ortaya çıkar ve seçim yenilenir. İddialar tamamen çürütülmeden, seçiminin sonucunu oldubittiye getirerek açıklamak, seçimin meşruiyetini tartışmalı hale getirecek ve Türk demokrasi tarihine gölge düşürecektir.
Öte taraftan da bu hukuki süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, AK Parti de kendi içerisinde özeleştirisini bir an önce yapmalıdır. İktidardaki 17. yılında Türkiye’nin birinci partisi olmak ve oyunu muhafaza etmek elbette büyük bir başarıdır. Lakin gecesini gündüzüne katarak, 50 günde 102 miting yapan 65 yaşındaki lider Erdoğan’ın hakkını da ayrıca teslim etmek gerekir. Bu başarıda Erdoğan’ın olağan üstü gayretinin, karizmasının, çalışkanlığının ve milletine olan sevdasının önemi çok büyüktür. Erdoğan’ın vizyonu ve uyguladığı politikalar kim ne derse desin muhalefet için de güzel bir örnek olmuştur. Bu seçimlerde CHP’li Mansur Yavaş’a “Haydi Bismillah” dedirten, CHP’li Ekrem İmamoğlu’na Eyüp Sultan’da “Şükür namazı kıldıran’’ ve yine diğer CHP’li belediye başkanlarına, “Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettiren’’ Erdoğan’ın siyasi zekâsı, başarısı ve uyguladığı politikalardır.
Ezcümle demem o ki kıymetli dostlar; bilesiniz ki papaz her zaman pilav yemezmiş! Başkan Erdoğan üzerine düşeni bu seçimde de yine fazlası ile yerine getirmiştir. Lakin AK Parti için bunu söylemek şu an için oldukça güçtür. AK Parti’nin Türkiye’nin geleceğinde yine uzun bir süre daha söz sahibi olabilmesi için; bir an önce 2001’deki “dava şuuruna ve kuruluş ruhuna’’ tekrar dönmesi elzemdir. Teşkilat yapısının ve AK Parti’yi, AK Parti yapan ilkesel değerlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ve yine bu seçimlerde de AK Parti’den belediye başkanı olanlar “Erdoğan Markası’’ ile seçildiklerini asla unutmamalıdırlar.
7 Haziran 2015 seçimlerinde “mesajı aldık’’ deyip de 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra verilen mesajların unutulmasının ve bu unutkanlığın(!) yerel seçimlere olan yansımalarını AK Parti’nin kurmayları çok iyi incelenmelidirler. Aday tercihlerinde yapılan hatalar, halktan uzaklaşan teşkilatlar artık ciddi ciddi masaya yatırılmalıdır. Bu bağlamda Ağrı’daki “Savcı Sayan’’ örneği çok başarılıdır ve bir o kadar da kıymetlidir. Seçmen olarak gençlik ihmal edilmemeli, muhafazakâr kimlik korunmalıdır. Partililer ile koparılan bağlar yeniden sağlanmalı, partide söyleyecek sözü, dava bilinci ve heyecanı olan liyakatli insanlara alan açılmalıdır. Ümmetin liderliği içinde hedef hiçbir zaman 50+1 almak olmamalıdır. Ve artık seçim bitmiş, geçim başlamıştır…
Selametle…