Telefonla en çok kimi arıyorsunuz?

Kiminle daha çok vakit geçiriyorsunuz?

Nerede ya da kimin yanında daha mutlusunuz?

Kendinizi nerede ya da kimlerleyken bir şeye maruz kalmış hissediyorsunuz?

Bir insanın yüzüne bakıp dolu dolu en son ne zaman ağladınız?

Yine, en son ne zaman bir insanla konuşurken sözlerinizi eğip bükmeden konuştunuz?

Hiç içinize bakıp savaşları bile pozitif ayrıma tabi tuttuğunuzu gördünüz mü?

Bir beyazın ölümü ile bir siyahın ölümü, öldürülmesi arasında kaç vicdan miktarı fark vardır?

Kaç zamandır kendinize soru sormuyorsunuz?

Kaç zamandır kendinize doğru soruyu sormadığınızı hiç düşündünüz mü?

Sosyal medyada geçirdiğiniz zaman kadar gerçek bir insanla; mesela anneniz, çocuğunuz, eşiniz, sevdiğinizle vakit geçirdiniz mi?

En son ne zaman bir insana, bir kitaba, bir söze inandınız?

En son ne zaman yeni bir şey öğrendiniz ve hayretten mutlu oldunuz?

En son ne zaman düşündünüz; herhangi bir şeyi?

En son ne zaman bir başkasını düşündünüz; ötekinin derdini?

Para, araç, lider, gündem, savaş, tatil, rahatlık(...) vs. dışında nelerden bahsedersin?

Son zamanlarda seyahat ettin mi; içine ya da dışına?

Çocuklar, çiçekler, kokular, mesela ağlayan bir kadın, mesela savunmasız hayvanlar, kuşlar(...) ne kadar masum ve güzeller değil mi?

Sahi, en son ne zaman minnetle bir teşekkür ettin?

En son ne zaman samimiyetle bir özür diledin?

Ya hiç pişman oldun mu, yüreğin yana yana?

Bir yudum su içtiğinde hiç şükrettin mi?

Hevesinin ve ayaklarının ve mecburiyetinin dışında bir yola çıktın mı?

Gecenin kıyısında durup hayret ve hayranlıkla, içine dünyayı ve tüm bildiklerinizden bir şey karıştırmadan gökyüzüne en son ne zaman baktın?

En son ne zaman şüphe ettin doğru bildiklerinden?

En son ne zaman birilerini bağışladın?

En son ne zaman sende kalmasını çok arzuladığın bir şeyi ihtiyacı olan birine verdin?

Melekleri hiç düşünüyor musun son zamanlarda?

Ölümü, ölümden sonraki hayatı(...) öğrendiklerinden ayrı tasavvur edip, düşündüğün oluyor mu?

Alacaklarından ya da borçlarından ziyade; borçtan beli bükülen, yüzü yere dökülen bir insanın yüzünü yerden kaldırdın mı hiç?

Aşktan, sevgiden, arzudan öte; gönlünü sesi, görüntüsü, varlığı dolduran bir insana, hiçbir şey söylemeden, iliklerine kadar hasret duysan da sebat etti mi, dilin ve yüreğin?

İnsan olmanın ağrısı, yaşama ağrısı yorsa da seni; insan kalmak için direndin mi delirten bir çağda?

İnanmak, bilmek ve sevmenin kardeş olduklarını hiç düşündün mü?

İnanmak, bilmek ya da sevmek için bedel ödedin mi?

Sahi, soruların mı var yoksa cevapların mı var?

Var mısın, yoksa sosyal medyada üç beş avatardan öte değil misin? 

Adını çokça duyduğun, söylediğin gönül mimarlarından son zamanlarda iki satır okudun mu; mesela Yunus Emre'den?

Sahi, soruların var mı senin; canını yakan yahut içini açan?

Korkmadan, seve seve sorular soran bir adam tanıdım yıllar önce(...) gördünüz mü onu? Sorularınızdan bir dünya kurabiliyor musunuz, gönül dolusu, yürek derinliğinde, akıl ferahlığında?

Evet ya, sizi dinleyenlere mi konuşuyorsunuz; yoksa sizi çöplük zannedip kirini pasını döküp gidenleri mi dinliyorsunuz?

En son ne zaman okuduğun bir ayet içini titretti?

Kalbiniz, yerinde duruyor mu kalbiniz?