Ömer Seyfettin'in Beyaz Lale adlı hikâye kitabını bilir misiniz? Ben biliyorum. Bilmenin acısını sanırım on üç yaşında hissettim.

 *

Geçen ay acayip bir seçim maratonu yaşadı ülkem. Bir turnusol kâğıdı oldu seçimler. Kime oy verdik, ne için verdik, oylarımız kime ya da neye yaradı? Tabii bunu bir ay içinde anlamak, yorumlamak o kadar kolay değil. Ama görünen köy de kılavuz istemez. Bu köy muhtemelen dokuzuncu köy ama biz yine de gördüğümüzü söylemek zorundayız.

Başkanın Adamları filmini izlemeyenlere öneririm. Zira bizim Başkan'ın adamları filmdeki adamlar kadar kurnaz, zeki, iş bitirici değil. Daha çok bir rüzgârla hareket eden yelkenliler gibi. Ardında derin ve köklü bir Türk devlet geleneği ve karizmatik bir lider olduğundan, aynada dev gibi görünen adamları var meydanda. Arkadaki fonu çekerseniz sıradan memura dönen, sosyal medyada kocaman gösterilen ölümler görürsünüz.

Seçim süresince AK Parti seçmenine küfreden siyasi, fenomen, sanatçı, halk, kim varsa "seçmen" adına bol bol af dağıtıyor Başkan’ın adamları. Zira kolektif küfretti edenler. Beylerin şahsına küfretmediler.  Şahıslarına edilen küfürlere karşı epey dava açtılar ve açmaya devam ediyorlar. 

 *

Mayıs seçimlerinde oy kullanma saikim, Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsi ve sosyal medyada sıradan halka küfreden biti kanlı, tuzu kuru ve saygısız insanlardı. En çok da emek harcamadan keyif yapmak isteyen insanların tuhaf açıklamalarıydı. Hatta kadın cinayetleri, eğitim, ekonomi, gelişme, özgürlük gibi konularda insanların suçluyu daha çok muhafazakâr kesimde aramalarıydı. Korkunç bir körleşme vardı ve bundan rahatsız olup vefa göstermek için sandığa gidip Başkan'ın yanında durdum.

 *

En çok da mazlumlar, mülteciler, ücretsiz eğitim alan gençler, görülmeyenler için oy attım. 

Fakat biz duygusal insanlar olarak bir şeyi unutmuştuk: Başkan'ın adamlarının çok da umurunda değildik. Başkan’ın adamları Başkan’a, bilmesini istediklerini söylüyorlar, gerisini seçmen gibi kenara itiyorlardı.

Seçim süresince "koyunlar, gericiler, aptallar, s… yiyenler" olarak seçimden sonra bu sözleri söyleyenlerin Başkan’ın adamları tarafından taltif edildiğini, bağışlandığını hatta bizim tarlamızı başkalarına bağışladığını görmek... AK Parti seçmeni insandır, Başkan’ın adamları! Onlara küfreden insanlar kadar insandır. Sizin kadar insandır. Hatta başkalarını kendinden daha çok düşünen insanlar vardır; her yerde olduğu gibi. 

 *

Millet İttifakı iktidara gelse muhtemelen ancak bu kadar olurdu, denilecek şeyler yaşanıyor ülkede. E o zaman bizi neden cepheye sürdünüz, deme hakkı doğuyor AK Parti seçmenine. Sahi, kavgada söylenmeyecek sözler söylendi bu insanlara. Ki bu seçmen külliyen yaptıklarınızı savunmadığı halde sokakta, çarşıda, okulda, işte, camide, gezmede yargılandı, itham edildi, dışlandı, ardından ve önünden konuşuldu, iktidarın başarısız görüldüğü hangi alan varsa hesabı seçmenden soruldu.

 *

Seçmen ise çok bir şey istemiyor: “Yeter artık bize söveni baş tacı etmesinler!” diyor. Sahi, bunu Başkan’ın adamları hiç duymuyor mu? Sanırım duyuyorlar ama umurlarında değil. Rüzgâr iyi. Ayna yeterince büyütüyor. Halk bedeli ödüyor. Aklıma Zigetvar kuşatması geliyor. Kanuni ve etrafındakiler... Neyse, ödev: Zigetvar’da ne oldu? Beyaz Lale neden AK Parti seçmeninin canını yakar? Başkanın Adamları filmindeki adamlar ile gerçek hayattaki Başkan’ın adamları arasındaki yedi fark...

Tamam, saldırganı, söveni, düşmanca davrananı anlıyorum; zira onun için onun gibi düşünmeyen yoktur, kötüdür. İyi de söveni aşağılayanı baş tacı eden, hele bunu da hakir görülen insanların oyları üzerinden yapan meziyetsizleri anlamıyorum. 

 *

Lütfen Beyaz Lale'de olduğu gibi; öldük, ölümüze bari sahip çıkın demiyorum, ölümüze de şey etmesinler, sizin elinizle.

Omurga, canlıyı dik tutan bölümüdür iskeletin.