Türkiye’nin yeni gazetesi’nden bir manşet. 8 yaşındaki Zeynep Berra bilgisayar kullanmadan çıkardığı ‘Hükümet Postası’ gazetesiyle yeni Türkiye’ye göz kırpıyor. Beni de taa 1991 yılına götürüyor. Apartman gazetesi çıkardığım çocukluk günlerime…
Erzurum’daki ‘Koyun delisi’ adamın hikayesi… İki cümlelik muhteşem bir başyazı. Manşette ‘alışveriş dedektifi’: Genç kız gardıroplarında indirim varmış. Birinci sayfadan “Beyza’nın koltuklara çıkması” ve “ Sevtap Çelik’in muhteşem yalnızlığı” anonslanmış. “Tafsilatlı haberler” iç sayfalarda…
“Hükümet Postası”
8 yaşındaki Zeynep Berra Çelik’in gazetesinin “dolu dolu” birinci sayfasına göz atıyoruz. “Türkiye’nin yeni gazetesi” alt başlığıyla özenle hazırladığı “Hükümet Postası” gazetesi bu. İroni mi yapıyor, Diriliş Postası’nı mı “taşlıyor” anlamadım ama emin olun “hükümet” ile ilgili tek bir satıra rastlamadım gazetede. Bir umutla beşinci sayfada “şok şok…” başlıklı bir haber var, onu okuyorum. Nedir “şok, şok” olan şey; AK Parti ve CHP koalisyonu mu kuruldu yoksa, diye?
Hayır. Sevtap Çelik’in (yazarın annesi olmalı) yalnızlığıymış bizi şok eden. Herkes ekmek almaya gittiği için evde yalnız kalmış. Neyse ki Zeynep Berra annesinin yanında kalmış da bu şok eden yalnızlığı ortadan kaldırmış. Birinci sayfadan duyurulan “Beyza’nın koltuklara çıkması” haberini iç safalarda arayıp buldum. Haberin detayı şu: “1 yaşındaki Beyza, hiçbir yardım almadan koltuğa çıkmayı başardı.”
Zeynep Berra’nın bilgisayar kullanmadan özene bezene hazırladığı gazetesi, Diriliş Postası ofisinde elden ele dolaşırken, Hakan Albayrak’ın elinden kaptım ve ‘bunu ben yazmalıyım’ dedim. Hiç itiraz etmedi Hakan Abi.
Hiç anlamadığım şiirler
Zeynep Berra’nın gazetesi beni 1991 yılına götürdü çünkü. 13 yaşımdaydım ve ben de oturduğumuz kırk hanelik siteden haberler veren bir gazete çıkarmıştım. “Akın” isimli o gazetemi “Merhaba Gazetesi’ne” götürmüş ve orada da Hakan Albayrak’la tanışmıştım. Her ne kadar Hakan Abi o günleri, ona evden götürdüğüm yastık vesilesiyle hatırlıyor olsa da; benim kafama o günler, Hakan Abi daktilo başında yazı yazarken kafasının dibinde dikilip merakla onu seyretmem, onun da bana hiç anlamadığım şiirler okumasıyla kazınmıştı.
Gerçi künyede yazdığı haliyle “Hükümet Postası’nın patronu” Zeynep Berra, ısrarla matematik öğretmeni olmak istiyormuş. Gazetecilikte, yazarlıkta pek gözü yokmuş, dolayısıyla “Hükümet Postası” yeni sayılarıyla bizlerle yeniden buluşur mu bilinmez ama ben 1991 yılında gazete çıkardığım için kendimi, değil gazeteci bildiğin kral gibi hissediyordum.
Üç tirajlı gazete
Gazetem 5 adet basılıyordu ve tirajı ‘üç’tü. Bakkaldan aldığı kola, bozuk çıktığı için neşesi kaçan apartman sakinini haber yapmıştım. Bakkal bozuk kolanın yerine yenisini vermek zorunda kalmıştı. Bildiğin “sivil baskı” oluşturmuştum vahşi kapitalizmin üzerinde.
3. Kattaki Emine Abla’ya görücü geldiğini haber yapmış, ‘oğlanı pek gözümüzün tutmadığını’ söylemiştim. Kızı vermediler. Medyanın gücüydü işte.
Site yöneticisi Servet Amca, aidatları toplamakta zorlanan kapıcı Bekir’le tartışmış ve istifa etmişti. “Beklenmeyen İstifa” başlığıyla görmüştüm bu haberi. Yeni yöneticinin daha iyi bir insan olduğunu haberin satır aralarında geçirmiştim üstelik. Eski yönetici Servet Amca bahçede top oynamamıza sürekli kızıyordu. Küçük çaplı bir intikam almıştım. Sitedeki beşinci kuvvettim ben. İktidar oyunlarının bizzat içindeydim.
Sokakta top oynayıp bisiklete binerken, pencereden uzanan teyzelerin arkamdan bana “Gasteci! Şşşt Gasteci! Bakkaldan bana bir kilo domates alıp gel hadi” diye bağırması az şey miydi?
Gazetemin sadece üç adet satıyor olmasına hiç bozulmuyordum. Kolumun altına beş adet gazeteyi doldurup kapı kapı gazete satıyordum 1991’de. Kırk kapıyı geziyor sadece üç adet satıyordum ama olsun. Babamdan aldığım harçlıklarla tam dokuz sayı çıkarmayı başarmıştım gazeteyi.
Zeynep Berra benden biraz daha akıllı. Gazete 1 lira, göz atmak 25 kuruş. Sayfa 5’te de tam sayfa ilan var. 24 bin liraya araba satılıyormuş. Kimin sattığı belli değil gerçi ama reklam reklamdır. Olayı çözmüş bence.
Ben onu şimdilik şiirlerini anlamayacağı yeni şairlerle tanıştırmak istemiyorum. İlk fırsatta bir araya gelip yanaklarını sıkmak istiyorum. Sadece ona, gazetesine göz attığım için bir gofret göndereceğim. Finansman tamam olduğuna göre yeni sayıyı çıkarmaması için hiçbir sebep yok.
Türkiye’nin yeni gazetesi’nden bir manşet. 8 yaşındaki Zeynep Berra bilgisayar kullanmadan çıkardığı ‘Hükümet Postası’ gazetesiyle yeni Türkiye’ye göz kırpıyor. Beni de taa 1991 yılına götürüyor. Apartman gazetesi çıkardığım çocukluk günlerime…
Erzurum’daki ‘Koyun delisi’ adamın hikayesi… İki cümlelik muhteşem bir başyazı. Manşette ‘alışveriş dedektifi’: Genç kız gardıroplarında indirim varmış. Birinci sayfadan “Beyza’nın koltuklara çıkması” ve “ Sevtap Çelik’in muhteşem yalnızlığı” anonslanmış. “Tafsilatlı haberler” iç sayfalarda…
“Hükümet Postası”
8 yaşındaki Zeynep Berra Çelik’in gazetesinin “dolu dolu” birinci sayfasına göz atıyoruz. “Türkiye’nin yeni gazetesi” alt başlığıyla özenle hazırladığı “Hükümet Postası” gazetesi bu. İroni mi yapıyor, Diriliş Postası’nı mı “taşlıyor” anlamadım ama emin olun “hükümet” ile ilgili tek bir satıra rastlamadım gazetede. Bir umutla beşinci sayfada “şok şok…” başlıklı bir haber var, onu okuyorum. Nedir “şok, şok” olan şey; AK Parti ve CHP koalisyonu mu kuruldu yoksa, diye?
Hayır. Sevtap Çelik’in (yazarın annesi olmalı) yalnızlığıymış bizi şok eden. Herkes ekmek almaya gittiği için evde yalnız kalmış. Neyse ki Zeynep Berra annesinin yanında kalmış da bu şok eden yalnızlığı ortadan kaldırmış. Birinci sayfadan duyurulan “Beyza’nın koltuklara çıkması” haberini iç safalarda arayıp buldum. Haberin detayı şu: “1 yaşındaki Beyza, hiçbir yardım almadan koltuğa çıkmayı başardı.”
Zeynep Berra’nın bilgisayar kullanmadan özene bezene hazırladığı gazetesi, Diriliş Postası ofisinde elden ele dolaşırken, Hakan Albayrak’ın elinden kaptım ve ‘bunu ben yazmalıyım’ dedim. Hiç itiraz etmedi Hakan Abi.
Hiç anlamadığım şiirler
Zeynep Berra’nın gazetesi beni 1991 yılına götürdü çünkü. 13 yaşımdaydım ve ben de oturduğumuz kırk hanelik siteden haberler veren bir gazete çıkarmıştım. “Akın” isimli o gazetemi “Merhaba Gazetesi’ne” götürmüş ve orada da Hakan Albayrak’la tanışmıştım. Her ne kadar Hakan Abi o günleri, ona evden götürdüğüm yastık vesilesiyle hatırlıyor olsa da; benim kafama o günler, Hakan Abi daktilo başında yazı yazarken kafasının dibinde dikilip merakla onu seyretmem, onun da bana hiç anlamadığım şiirler okumasıyla kazınmıştı.
Gerçi künyede yazdığı haliyle “Hükümet Postası’nın patronu” Zeynep Berra, ısrarla matematik öğretmeni olmak istiyormuş. Gazetecilikte, yazarlıkta pek gözü yokmuş, dolayısıyla “Hükümet Postası” yeni sayılarıyla bizlerle yeniden buluşur mu bilinmez ama ben 1991 yılında gazete çıkardığım için kendimi, değil gazeteci bildiğin kral gibi hissediyordum.
Üç tirajlı gazete
Gazetem 5 adet basılıyordu ve tirajı ‘üç’tü. Bakkaldan aldığı kola, bozuk çıktığı için neşesi kaçan apartman sakinini haber yapmıştım. Bakkal bozuk kolanın yerine yenisini vermek zorunda kalmıştı. Bildiğin “sivil baskı” oluşturmuştum vahşi kapitalizmin üzerinde.
3. Kattaki Emine Abla’ya görücü geldiğini haber yapmış, ‘oğlanı pek gözümüzün tutmadığını’ söylemiştim. Kızı vermediler. Medyanın gücüydü işte.
Site yöneticisi Servet Amca, aidatları toplamakta zorlanan kapıcı Bekir’le tartışmış ve istifa etmişti. “Beklenmeyen İstifa” başlığıyla görmüştüm bu haberi. Yeni yöneticinin daha iyi bir insan olduğunu haberin satır aralarında geçirmiştim üstelik. Eski yönetici Servet Amca bahçede top oynamamıza sürekli kızıyordu. Küçük çaplı bir intikam almıştım. Sitedeki beşinci kuvvettim ben. İktidar oyunlarının bizzat içindeydim.
Sokakta top oynayıp bisiklete binerken, pencereden uzanan teyzelerin arkamdan bana “Gasteci! Şşşt Gasteci! Bakkaldan bana bir kilo domates alıp gel hadi” diye bağırması az şey miydi?
Gazetemin sadece üç adet satıyor olmasına hiç bozulmuyordum. Kolumun altına beş adet gazeteyi doldurup kapı kapı gazete satıyordum 1991’de. Kırk kapıyı geziyor sadece üç adet satıyordum ama olsun. Babamdan aldığım harçlıklarla tam dokuz sayı çıkarmayı başarmıştım gazeteyi.
Zeynep Berra benden biraz daha akıllı. Gazete 1 lira, göz atmak 25 kuruş. Sayfa 5’te de tam sayfa ilan var. 24 bin liraya araba satılıyormuş. Kimin sattığı belli değil gerçi ama reklam reklamdır. Olayı çözmüş bence.
Ben onu şimdilik şiirlerini anlamayacağı yeni şairlerle tanıştırmak istemiyorum. İlk fırsatta bir araya gelip yanaklarını sıkmak istiyorum. Sadece ona, gazetesine göz attığım için bir gofret göndereceğim. Finansman tamam olduğuna göre yeni sayıyı çıkarmaması için hiçbir sebep yok.