Kendisini fevkalade sempatik bulduğum Erol Erdoğan, CF Dergisi’nde bir yazı yazdı. Yazı, o dönemde koalisyon geyikleri yapıldığı için cuk oturuyordu gündeme. Şimdiki ortama cuk oturan bir tarafı da var. O tarafı size söylemeden lutfedip de yazıyı okumayacağınız için size kısa bir özet geçeyim. Erol Abi, Kültür Bakanlığı’nın küçümsendiğini, koalisyon geyikleri yapılırken de gözden çıkarılan ilk bakanlık olduğunu söylüyor ve bunu sorguluyor yazısında.
AK Parti tek başına iktidar oldu, artık koalisyon geyiği yapmak yersiz. “İstihdam sağlar” gözüyle bakılan Milli Eğitim Bakanlığı da (Düşünsenize Milli Eğitim Bakanlığına -istihdam sağlar- gözüyle bakılıyor); ihale işleri yoğun diye Bayındırlık bilmemne Bakanlığı da, aman kimseye vermeyelim denilen Dış İşleri Bakanlığı da İçişleri Bakanlığı da, say işte; hepsi artık AK Partili bakanlardan oluşacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da haliyle AK Parti’nin yönetiminde olacak yeni dönemde. Erol Abi’nin bugüne cuk oturan önerisi de şu. Şu ‘Turizm’i bu bakanlıktan ayıralım ve bu bakanlığın adını Kültür ve Medeniyet Bakanlığı yapalım ve bu bakanlık önemli, burayla biraz ilgilenelim.
“Böyle de bir derdimiz olsun” diyor yani. Köprüler, yollar filan süper şeyler. Ama nesil kayboluyor. Bir perspektif açığımız var. Bir ufuk kabızlığı yaşıyoruz. Devlet buna bir şey yapsın, bir el atsın. Ufak ufak el atsın. Bir ortam oluştursun, manifesto kazısın kafalara.
Amaaan, anladım ben sizi. Devlet eliyle medeniyet mi inşa edilir? Sezai Karakoç lazım, İsmet Özel lazım, Fethi Gemuhluoğlu lazım, Nuri Pakdil lazım filan diyorsunuz.
Var onlar var. Mıy mıy mıy yapmayın da Erol Erdoğan’ı dinleyin lütfen. Yazısını şöyle bitiriyor Erol Erdoğan. Biz de öyle bitirelim:
“Yetki bende olsa önce bakanlığın adını “Kültür ve Medeniyet Bakanlığı” olarak değiştiririm. Sadece ad değişimiyle yetinmez, kültürler ve medeniyetler beşiği Anadolu’nun ruhuna uygun bir bakanlık haline getiririm. Kültür Bakanlığı, bu coğrafyanın sahip olduğu medeniyet ve inanç birikimini eğitimden sanata, mimariden siyasete, teknolojiden sağlığa kadar yeniden üretilmesinin zeminini hazırlamalı, bu konuda her disipline, her bakanlığa, her kuruma katkı sunabilmelidir.
Yeni bir söz üretip tüm yeryüzüne bu sözümüzü ileteceksek, bunu ancak medeniyet perspektifiyle başarabiliriz. İktidarda ister CHP, ister MHP, ister AK Parti olsun, Kültür Bakanı kim olursa olsun yapması gereken budur. Din, kültür, medeniyet dediğimiz üç-beş övünç cümlesinden öte hayata bakışımızın bütününü gösterir.”