Tayyip Erdoğan’ın karizmasından faydalanarak kendi çöplüklerinde küçük kirli iktidarlar kuranlar, hem AK Parti’nin hem Tayyip Erdoğan’ın hem de aslında bu ülkenin umut atmosferinin altını oyuyorlar. Üzülüyoruz. Kırılıyoruz. Ümmet-i İslam adına endişeliyiz.

Biz kendisine “cemaat” diyen haşhaşilerle niye ters düştük? Çünkü yalan söylediler, ihanet ettiler, iftira ettiler, gizlice konuşma dinlediler, pervasızca hakaret ettiler.

Bazen kadrolaşma için, bazen sırf bir insana gıcık oldukları için gazetelerinin eteklerinde küçük haberlerde insan harcadılar. İmar planları için meclis üyelerini fuhuş çetesiyle irtibatlandırdılar, rektör seçimleri için beğenmedikleri adayları ‘Ergenekoncu’ diye yaftaladılar. Çamur atıyorlardı, izi kalsındı. Amaç ‘ulvi cemaat menfaatleriydi’. Bu uğurda değil insanları gözlerini kırpmadan topyekun ülkeyi bile ateşe atmaktan çekinmiyorlardı.

Ve insanlar böylesine örgütlü bir saldırıya karşı Tayyip Erdoğan’ın arkasında hizalandı. Menfaat oyununu bozduğu için detaylardaki hatalara takılmayıp onun arkasında saf tuttu. Son seçimde kâhir ekseriyet onun işaret ettiği ve her fırsatta ona sadakatle bağlılığını bildiren Davutoğlu’nu bağrına bastı. 7 Haziran dahil hiçbir seçimi kaybetmedi AK Parti. AK Parti’nin hizmet bağlamında yapıp ettiklerinin yanında; Türkiye düşmanı blokun racona sığmayan bir üslupla saldırması da zihinlerdeki detayları yok etti. Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği ulvi değerlere sahip çıktı bu halk. Kavgada onun yanında yer aldı. Nefesi, desteği, oyu onunla ve onun işaret ettikleriyle birlikteydi. Sadece bu ülkenin değil, 13 yıldır tüm dünya mazlumlarının nefes aldığı bir atmosferin, bir umut atmosferinin adıydı Tayyip Erdoğan. El hak öyleydi. Hâlâ da öyle.

ERDOĞAN’IN TEK ÖZELLİĞİ KARİZMASI DEĞİL

Fakat 17/25 Aralık darbesinden sonra, dün aynı safta namaz kıldığımız insanların acı ihanetine şahit olduktan sonra, şekiller bulanıklaştı, çizgiler eğildi, harfler tanınmaz oldu. Recep Tayyip Erdoğan, “paralel haşhaşi çetesi” ve onun temsil ettiği odaklarla, neredeyse tek başına mücadele ederek (ve elbette o dönemde onu savunan nadir isimlerden biri olan Davutoğlu ile birlikte) onları alt ettikten sonra, karizmasına karizma kattı.

Fakat Erdoğan’ı halkın gözünde “yücelten” bu karizması değildi. Böyle söylemek ona haksızlık etmek olur. O ve onun takipçisi olan AK Parti iktidarı hizmet siyasetini bu ülkede aşılmaz doruklara ulaştırdı; dış politikada Anadolu insanının mayasına en çok uyan şeyi; “samimiyeti” önceledi. Derinlik getirdi siyasete. Davutoğlu’nun söylemiyle “değerli yalnızlık”ın erdemiyle tanıştırdı bizi. Ekonomide istikrarın da estirdiği rüzgârla rakamlara tavan yaptırdı; sağlıkta, eğitimde, kültürde, hak ve özgürlüklerde, ne bileyim silah sanayinde, tarımda, hayvancılıkta ülkeye müthiş bir perspektif kazandırdı. Tamam. Tüm bunları saymadan, AK Parti’ye dair eleştiri içerikli laflar söylemek haksızlık olur.

Ancak şimdi ufak ufak kanımıza işlemiş bir zehir var. Bu zehir bize 17/25 Aralık sürecinde “kardeşine pusu kurmayı bir siyaset gibi gören”lerin acı hediyesi. Yeni bir seçime giderken bu zehrin panzehri yine Tayyip Erdoğan’ın kendisinde. Zehri paramparça edecek güç onda var. Eminim ki “gidebileceğim yere kadar gideyim” düsturuyla ufak tefek meselelerde boğuşmayı reddediyor Erdoğan. Ama bunu söylemezsek olmaz. Bununla ilgilenmezse olmaz.

TAYYİP ERDOĞANCILIK OYNAYAN İNSANLAR TÜREDİ

Recep Tayyip Erdoğan’ın hizmetle katmerlenmiş, düşmanlarını on üç yıldır derdest eden karizmasından Ankara’dayken ufak ufak tırtıklayıp; memleketine gidip, belediyesine, şehrine, ilçesine, müdürlüğüne, daire başkanlığına gidip; gazetesinin sütununa, Twitter hesabının başına, açık oturum koltuklarına gidip; “Tayyip Erdoğancılık” oynayan insanlar türedi. Tayyip Erdoğan’ın savaştığı tüm kötülükleri giydiler üstlerine. Yalan haber yapıyorlar, daire başkanlıklarının koridorlarına, teşkilat kulislerine dedikodu yayıyorlar, “paralelci” diyerek insanları yaftalıyorlar, teşkilatlarda “şunun adamı bunun adamı” diyerek Ak Parti’den “tekfir” ediyorlar insanları.

Liyakate verilen değer sıfır. Liyakate sahip olmadan etkinlik alanlarında küçük birer Tayyip Erdoğan olmaya çalışıyorlar. Sokaklarla irtibatlarını kesmişler; Ankara’da Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu, canla başla çalışıp üstelik içeride ve dışarıda türlü çeşitli hainlikle boğuşup büyük kitleleri peşinden sürüklerken, bunlar kendi iktidar alanlarını bu rüzgardan nemalanarak kurmaya çalışıyorlar. Gazetelerinde isimsiz haberlerle teşkilat oyunları döndürüyorlar, Twitter’dan sahte hesaplarla maniplasyon yapıyorlar. Olmaz. Haşhaşi taktikleri bunlar. Tayyip Erdoğan’ın düşmanlarından yediği fıskeyi, bunlar dönüp kendi kardeşlerine şamar olarak sallıyorlar.

ÜZÜLÜYORUZ, KIRILIYORUZ

Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Ahmet Davutoğlu’nun tüm bunları bilmiyor olması imkansız. Belki çaresizler. Belki yapacak çok işleri var, bunlara odaklanırsak acziyet göstermiş oluruz diyorlar. Ama yeni bir seçime giderken; Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin kuruluşunda teşkilatlara icbar ettiği ilkeleri, birileri bu teşkilatlara yeniden yüksek sesle hatırlatması gerekiyor. Özellikle de “önce ahlak ve maneviyat” tezinin devamı olan “siyasetin tek limanı ahlaktır” düsturunu kafalara çakmak gerekiyor. Tayyip Erdoğan’ın karizmasından faydalanarak kendi çöplüklerinde küçük kirli iktidarlar kuranlar, hem AK Parti’nin hem Tayyip Erdoğan’ın hem de aslında bu ülkenin umut atmosferinin altını oyuyorlar.

Üzülüyoruz. Kırılıyoruz. Ülke adına, Ümmet-i İslam adına endişeleniyoruz. Nice gözyaşı ve emekle tuğla tuğla örülen kazanımların; ufacık insanlar eliyle gözümüzün önünde nasıl pervasızca dinamitlenip yerle bir edildiğini fark ettikçe boğuluyoruz. Bu tarumar olmuş zihinleri, kalpleri toparlayacak güç, nefes Erdoğan’da var. Biliyoruz.