Tam 7 yıl olmuş. Fas’ın Casablanca şehrine gideli. 7 yılda neler değişmiştir kim bilir. Yine gitmeliyim.

Gittiğim yerlerde “turistik emellerim”i tatmin etmeye uğraşmam pek. Kahire’ye üç beş kez gidip piramitleri hâlâ görmeyen bir insanım. Ama Casablanca’da rutin işler çabuk bitti. Bir vakit namazına denk getirip beraberimdekilerle Afrika’nın en büyük camisi, 2. Hasan Camisi’ni ziyaret etmek istedim. Büyük. Gerçekten büyük. Aynı anda yirmi beş bin kişi içeride namaz kılabiliyor. Devasa avluyu geçip cami kapısına ulaştığımızda bizi kapıda nöbetçiler karşıladı.

– Hop birader nereye? anlamında bir “La” çekti adam. “Giremezsiniz.”

Nasıl giremeyiz? Niye?

Laf anlatamadık.

Meğer turist sanmış bizi. “Namaz kılacağız” dedim (Türkçe).  Elimle de işaret ettim.

– Namaz, namaz ! Salah !

– Haaa, o zaman geç tabi, der gibi bir şeyler söyledi eleman. Geçip namazımı kıldım.

***

İşte böyle oluyor. Nijerya’da bir siyahi eleman cins cins bakıyor, Sudan’da taksici kıl oluyor bana hissediyorum. Araplar “gavur görmüş” gibi davranıyorlar.

Ne yapmalıyım bilemedim. Durduk yere “Allahuekber” diye mi bağırmalıyım? Üç İhlas bir Fatiha mı okumalıyım milletin suratına? Kendimi benimle aynı giyinen, aynı saçla başla gezen o Fransız, Alman, İngiliz’den nasıl ayırmalıyım?

Şükür ki, her gittiğim yer için “sihirli cümlelerim” var. 2 cümle söylüyorum, gevşiyor hepsi. Selamunaleykum deyip dalarsam bir dükkana “Oh” diyorlar “Müslümanmış” Maşaallah, İnşaallah geçti mi lafımın arasında, şekiller değişiyor. Bi de Türk olduğumu filan anlarlarsa var ya, mest oluyorlar, mest.

Halife’nin şehrinden gelmişim, boru mu !