20. yüzyıla dair birçok düşünürün ortaya koyduğu endişelerin başında terör olayları ve toplu itaatsizliği andıran eylemler vardı ve bu durumu ele alan birçok çalışmalar gerçekleştirildi. Bütün dünya devletleri teröre karşı el izi, kamera, dijital yüz tanıma sistemlerini geliştiren yatırımlar yaptılar. Hatta terör örgütleri kitle imha silahlarını elde ederlerse devletlerin buna karşı neler yapacağını dile getiren çalışmalara yer verdiler. Ama toplu ölümlere sebep olan salgın hastalıkları dikkate alan çalışmalara çok az değindiler ve kimileri de bu çalışmalara hiç önem vermemeyi tercih ettiler.
Koronavirüsü ile dünyanın doğusundan batısına kadar salgın hastalığa karşı neler yapacağını bilmeyen siyasal düzenler (devletler) panik havasındalar ve bu salgın hastalığa karşı ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çok ciddi tedbirler alan ülkelerin başında gelen Türkiye, şu ana kadar iki vaka sayısını tespit etti ve önemli tedbirler aldı. Ama dünya ülkeleri açısından işin sorgulanmaya değer birçok tarafı da yok değil.
İngiltere ve Almanya hükümet yetkililerinden gelen olumsuz yorumlar, bazı ülkelerin bakanlarından genelkurmay başkanlarına kadar birçok ismin korona virüsüne yakalanmış olması, birçok ülkede siyasal ve sosyal etkinliklerin iptal edilmesi gelecek adına endişelerimizi artırmıyor değil. Hala bazı ülkelerin de tedbir almayı da düşünmemesi gelecek için bir şeylerin hazırlığı mı sorusunu da akla getiriyor?
Dünya devletlerinin siyasal politikalar adına gerçekleştirmek istedikleri birçok plana ara verip salgın hastalıklarla mücadele edecekleri bir dönemi yaşıyoruz. Ulusal düzeyde alınan önlemlerin yetmeyeceği ve küresel anlamda tedbirlerin alınması gerektiği daha kötü salgınlara karşı ne yapılacak tartışmaları tek dünya devletine giden yolda bir deneme çalışması mı acaba diye komplo vari söylemler şimdilik bir saçmalıktan ibaret olsa da insanların zihinlerini meşgul etmiyor değil.
Ulusal anlamda siyasal düzeni bu zamana kadar teknolojik gelişmelerin ve dijital işlemlerin tehdit ettiğine şahit olurken salgın hasatlıkların da bu anlamda neler getireceğini de düşünmemiz lazım. En önemlisi ülke olarak yapay veya laboratuvar mikrobu olarak üretildiği iddia edilen ve bu konuda farklı tartışmaların olduğu hastalığa karşı yapmamız gereken siyasal tartışmalardan uzak bir bütün olarak gerekli çabayı gösteren bir ülke profilini oluşturmamız.
Bu yönde gelen işaretlerin de olması sevindirici bir durum, umarız salgının etkisinin devam edeceği iki ayda birlik ve beraberlikle elimizden geldiğince gerekli tedbirleri alır ve şu an çok daha zor koşullarda olan bazı Avrupa ülkelerinin durumuna düşmeyiz.
Evet! Biz, bunu başarabilecek bir medeniyete ve kültüre sahibiz.