‘Değişim’ değişmeyen bir olgu olarak dünyamızın göbeğinde duruyor.
Kendi kişisel hayatlarımızın, ülkemizin ve dünyanın bir gerçeği olarak nasıl değişiyoruz? Nereye evriliyoruz? Dönüşüm nasıl bir şey? Tüm bu soruların cevaplarını herkes kendi bireysel hayatlarına bakarak verebilir. Yazımıza konu edineceğimiz şey; vatanımızda parya muamelesi gören, sistem dışına atılan, ülkenin zencisi olan muhafazakârların ‘değişim’in ana aktörü rolündeki hikâyesidir.
Muhafazakârlar ne zaman sistemin içine girmeyi başardı? Muhafazakârlar sistemi nasıl zorladı ve sistemi nasıl dönüştürdüler? Tüm bunları yaparken kendi sosyolojilerinde hangi süreçleri yaşadılar? Muhalefet ederken Muhafazakârlar ne idi? Güç ve iktidarı ellerine geçirince ne oldular? Şimdi bu soruların cevaplarını arayalım.
Muhafazakârların hikâyesini üç grupta değerlendirebiliriz.
1-MUHAFAZAKÂRLAR MUHALEFET EDERKEN
Türkiye gerçekliğinde yaşanan iç göç meselesi sosyolojinin karakterini değiştirdi. Muhafazakârlar tarafından konuya baktığımızda 60’lar itibariyle aileler içinde hanelerde “İslami yaşam tarzı işte, evde, okulda nasıl olmalı?” sorularını sordurdu. Bunun cevabını ararken de kendilerini siyasetin içinde hak mücadelesi yaparken buldurlar. Bu süreç 70’lerden 94’e 24 senelik bir mücadele alanını kapsar ki anlı-şanlı tarihe yazılmış bir ders niteliğindedir. Peki neden?
*Muhafazakârlar hak mücadelesinde bulunurken asla şiddete bulaşmadılar.
*Defalarca partileri kapatılan, engellenen, sistemin dışına tekrar tekrar atılan bu kesim her zaman legal çerçevede kaldı.
2-İKTİDAR VE GÜÇ İLE İMTİHAN
Muhafazakârların önce belediyeleri kazanması ardından da hükümet etme şansını yakalamış olmasıyla birlikte bireysel sınavlar ve kitlesel sınav olmak üzere iki imtihan alanı Muhafazakârların önüne konmuş oldu. Zor geçti ama doğrusuyla yanlışıyla bu imtihan kaçınılmazdı.
Neler yaşandı?
*Kitle olarak içeride barınan defoluların kendini ele vermesi ve temizlenme süreci (tamamlanmamış olmakla birlikte) Muhafazakârlar için önemli bir deneyim oldu.
*Vesayetlerle mücadele, muktedir olma savaşı yazması kolay, yaşaması zor bir siyasi mücadeleyi gerektirdi.
*Muhafazakârlar ülkenin tek zenci kesimi değildi. Bu anlamda iktidar olduklarında diğer zencileri de unutmadılar. Hak teslimi yaparken bazen kendi kesimini bile ötelemeyi göze alarak ülkedeki kimlik sorununa çözüm aradılar. Ve tüm öteki kimliklere aynı mesafede kalarak hak tesliminde bulunmanın gayreti içinde oldular. Bu eğilim de yine Türkiye’nin siyasi tarihine gururla yazılmıştır.
*Muhafazakârlar sistemin tıkanmışlığına, çözümsüzlüğüne cevap aradılar, sistemi sorguladılar.
*Sistemi yeniden inşa için adaletli bir yaklaşım planı, eylem ve mücadele alanı oluşturan Muhafazakârlar sonunda başardılar ve sistem dönüştürüldü.
3-YENİ SİSTEMİN İNŞASI VE NİTELİK AŞAMASI
Muhafazakârların Türk siyasi tarihini dönüştüren ‘yeni sistem’ hamlesinin ardından artık başka bir süreç başlamıştır. Muhafazakârlara yeni bir soru sorulmuştur.
Yeni sistemin inşasında nitelik, içerik ve imkânları var olan potansiyel ile buluşturma kabiliyeti, ehliyet-liyakat meseleleri ve insan kaynağı mevzuları hep sorulan yeni sorulardandır.
Bakalım Muhafazakârların serencamı yeni sistemle birlikte yükselen bir hikâyeyi mi anlatacak bize? Değilse tüm bu çabaların üst üste eklenerek geldiği bu aşamada sükût-u hayal mi vuku bulacak?
Dileriz vatanımız, milletimiz, devletimiz ve bayrağımız için en güzeli ve en “ileri”si olsun.