Şu içerisinde bulunduğumuz asra her ilim ve fikir adamı bir isim bulma yarışında… Bir tarafta bilgi çağı diyenler, bir yandan sanayi ötesi toplumu diyenler ahkâm kesenler, öbür yanda korku çağı diye çığlığı basanlar var. İçerisinde bulunduğumuz çağın elbette ki bütün bu isimlerle yakından alakası vardır. Ama bu isimlerin ne biri ne de ötekisi bu çağı topyekûn ifadelendirme çapına haiz değildir.
Kimi çağın insanını, sosyal yapısını, kimisi de ekonomik durumunu, çağın tüm reflekslerini izahta bir mihver olarak ele alıyor. Dolayısıyla da bu gibi izahların mevzi ve eksik kalacakları bir bedahettir.
Bizce çağı yorumlarken kullanılan kriterlerin neye göre olduğu husus çok önemlidir. Eğer aslolan insansa tüm yorumları onun eksini etrafında ifadelendirmek yapılacak en doğru yoldur.
Ekonomiyi veya sosyal değişimleri insandan vareste düşünmek, yapılabilecek yorumların en yersiz ve haksızı olacaktır.
Çünkü kâinattaki her şey insan için vardır. İnsanı kendi yaptıklarının bir uydusu olarak ele almak, insanı yok farz etmek kadar canice bir düşüncedir.
Bize göre, hal’i izah yerine, olması gerekeni söylemek, en iyisi. Bugünün insanı her türlü kıyıcılığa, kaypaklığa, haksızlık ve vefasızlığa uğramış olmanın korkunç ezikliği içerisindedir. Avrupa ve liberal sistemlerin tümü insanı insanın kurdu ilan ederek, insanlığın en büyük bir ahlak sefaletine düştüğünü sistemleştirerek ifade etmişlerdir. Bu bakımdan insan yalnız ve güvensizdir. Etrafının düşmanca düşüncelerle sarıldığı kanaatindedir. Böyle bir yalnızlık psikozuna mahkûm olan insanlıktan saadet ve huzur bekleyebilmek mümkün değildir. İnsanlık merhamet ve vefayı bile parayla satın alma çabasına düşmüştür. Tamamen manevi eğitimleri terennüm eden bu iki ulvi duyguyu maddenin cenderesi içerisine sokmak, maneviyat buhranının hangi noktalara kadar tırmandığını göstermektedir. Bu husus aynı zamanda insanların muhtaciyetlerinin hangi yönde odaklaştığını göstermektedir.
Evet insanlık vefayı, sevgiyi, kısacası-gerçek-insanı aramaktadır. Bunu ne bilginin duygusuz matematiğinde nede makinanın mekanik havasında bulabilmek mümkün değildir. İnsanlık kaybettiği güven duygusuna ancak sosyal sevginin ihya edilmesiyle kavuşacaktır. Başka türlü köpeklerin, kedilerin dostluğuna sığınan insanlığı içerisinde bulunduğu buhrandan kurtarmak kabil olmayacaktır. Evet Mevlana, Yunus, Hacıbektaş ve dahası (peygamber nefesiyle mayalanmış bir sevgi şokuna muhtacız.