Ülkemizde uygulanan finans politikalarına bakıldığında bazı sektörlerin ön plana çıktığı görülüyor.

Bu uygulamadan hızlı bir şekilde uzaklaşılması gerekiyor ki büyüme rakamları tüm sektörlere eşit veya eşite yakın bir seviyede dağılsın.

Birçok sektörün ivedi bir şekilde kendine has finansman modelleriyle desteklenmesi şirketlerin rahat nefes alarak hayatlarını sürdürmelerini sağlayacaktır.

Son aylarda otomotiv sektörü vergi indirimlerinin kaldırılması ve yükselen maliyetler sebebiyle çok sıkıntılı süreç yaşamaktadır.

Olumsuz sürecin içinden çıkabilmek adına vergi indirimlerinin tekrar getirilmesi ve maliyetlerinde optimum seviyelere çekilmesi gerekmektedir.

Burada alınan önlemler sadece ve sadece otomotiv sektörüne özel olmalıdır.

Diğer taraftan imalat yapan birçok sektörde de borçlanma maliyetlerinin artmasının yanında enerji ve işçilik maliyetlerinin artması vesilesiyle çok ciddi problemler yaşanmaktadır.

Borçlanma maliyetlerinin bankacılık sektörüyle uyumlu bir çalışma ile aşılması mümkündür.

Enerji maliyetlerinde ise ülkemizde bulunan alternatif enerji kaynaklarının daha verimli kullanılmasıyla aşılması olasıdır.

İşçilik maliyetlerinde ise teknolojinin son olanaklarının imalat sürecinde kullanılmasıyla ciddi bir aşama kaydedilmesi bir realitedir.

Hizmet sektöründeki problemler ise daha da farklıdır. Çünkü bu sektörde adından da anlaşılacağı üzere insan faktörü ön plandadır.

İnsan faktörü demek üretilen üründeki insanın etkinliğinden o ürünün müşteriye sunulmasına kadar ki insanın etkisini göz önünde bulundurmamızdır.

Ayrıca hizmet sektöründeki ana giderlerden ve dolayısıyla da en önemli problemlerden olan kira ödemelerinin üzerinde durmamız gereklidir.

Özellikle büyük şehirlerin ana caddelerinde büyük bir hevesle kurulan hizmet işletmeleri kiralarının yüksekliğinden ötürü çok kısa bir zaman sonra devren kiralık veya devren satılık tabelalarını camlarına asmak durumunda kalmaktadırlar.

Durum böyle olunca da işletmeler kiraladıkları dükkanlarının mal sahiplerine kazanç sağlamakta kendileri ise kira maliyetinin altında ezilmekte ve hatta ellerindeki sermayeden de olmaktadırlar.

Sektörel bazda finansmanın iyi hesaplanması ve belirli süre içerisinde kendini amorti edebilecek bir yapıya büründürülmesi önemlidir.

Dolayısıyla hizmet sektöründe iş yapmak isteyenlerin ciddi anlamda bir pazar araştırması yapmaları başarılarını etkileyecek bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir başka sektör ise eğitim sektörü olup burada ki finansman gereksinimleri ise daha da farklıdır.

Bina ve arazi maliyetlerinin yanında eğitici kadrosunun da maliyeti bu sektörün en önemli maliyet kalemidir.

Eğitim işletmelerinin gayrimenkul maliyetleri için çok ciddi bir sermaye yapısına ihtiyaçları vardır.

Bu sermayeyi elde edebilmek adına da işe ilk başladıkları dönemlerde öz sermayelerinin güçlü olması gereklidir.

Ayrıca iyi bir eğitim için iyi bir öğretim kadrosu gereklidir. Kaliteli bir kadro için de önemli bir maliyete katlanmak gerekir.

Ülkemizde maalesef iyi bir kadro derdinde olan eğitim işletmesi sayısı yok denecek kadar azdır.

Çünkü iyi bir finansman modeli ile yollarına devam edemeyen eğitim sektörü giderlerini hemen öğretim kadrosundan kesmek yoluna girmekte bu durumda eğitim düzeyini bitirmektedir.

Sektörlerin kendilerine has finansman modelleri uygulandığı zaman başarı hikâyeleri daha da artacaktır.