Seçim öncesi tuhaf bir atmosfer oluşturmak isteyen kara zihniyetli kara propagandacılar kaotik bir hava oluşturmak istediler. Akla hayale gelmeyen saçma sapan, kargaların güleceği iddialarla süreci karartmaya çalıştılar. Ancak milletin büyük çoğunluğu bu sahte numaracılara kulak asmadı, ferasetini koruyarak sağduyusunun sesini dinledi ve sandığa gitti. Büyük bir olgunlukla sükûnet içerisinde oylarını vererek felaket tellallarına ders verdiler. Sayım sürecinin de sakin ve büyük bir olgunluk içerisinde geçmesi kara ruhluları çılgına döndürdü.

Seçim öncesi köşelerindeki kozalarından millete ayar çekenlerin seçim sonrası acaba bir pişmanlık duygusu var mı diye yazılarına baktım. Büyük çoğunluğu ortaya karışık laflar ederek kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Bir kısmı yanıldıklarını beyan ediyor ama yine faturayı millete kesiyor. Bir köşe yazısında yaşı ilerlemiş hukukçu bir akademisyenin itirafı bana ilginç geldi. “Bugüne kadar desteklediğim hiçbir parti seçim kazanmadı. Bu defa kazanacağız diye oy verdim ama yine olmadı.” Bunların ömrü toplum mühendisliği ile geçmiş, toplumu anlamak gibi bir dertleri olmamış. Millet bu toplum mühendislerinden ne çekti. Hâlâ da akılları başlarına gelmiş değil.

Sıcağı sıcağına seçim öncesi yaşanan bazı saçmalıklara işaret etmek istiyorum. En ilginci Rusların seçime müdahale etmemesinin istenmesiydi. Herhangi bir belge bilgi sunmayınca sözleri havada kaldı. Acaba danışmanlar Amerika seçimleriyle bizimkisini karıştırmış olabilirler mi? Seçim kampanyasında birçok taktiği Amerika’dan kopya çekerken bu bilgi de araya sızmış olabilir mi? Araştırmakta fayda var. 300 milyar kaynak getirmek de bir başka saçmalıktı; sonra tevil edilerek başka anlamlar yüklendi ise de bu miktar akıllarda kaldı.

Bazı araştırma şirketlerinin seçim öncesi yaptığı anketler sonuçlar açıklanınca yalancının mumu gibi söndü. Bu manipülatif anketçilerin bilinçli yaptıkları kışkırtmalardan sonra yüzleri kızarmış mıdır acaba? Yoksa ar damarları çatladığından onlar için hiçbir şey fark etmiyor mu?

Bir de seçim sandığı güvenliği meselesi, seçim öncesi hep konuşuldu. İnanılmaz komplo teorileri üretildi. Memleketin “dürüst ve namuslu” insanları sadece onlar olduğu için sandığa sahip çıkmazlarsa oylar çalınabilirdi. Seçim oldu, güvenmedikleri insanlar sandığa sahip çıktılar. Namus, dürüstlük, ahlak gibi kavramları kullanırken daha dikkatli davranmak gerektiğini anladılar mı acaba?

Seçim akşamı sabırsızlanarak oy sayımında çok geride iken "kazandık" diyerek cumhurbaşkanı ismini açıklama “gaflet ve dalaletini” anlamak mümkün değildi. İki masa dışı oyuncu belediye başkanı durumdan vazife çıkararak ekran başında boy gösterdiler. Belgesiz, bilgisiz, rakamsız ifadelerle kazandıklarını, sandıklarda engellendiklerini açıklayarak kafa karışıklığı oluşturdular.  Sonunda cumhurbaşkanı adayının eline bir metin tutuşturarak okumasını sağladılar. Bu da arkada nasıl bir kafa karışıklığının olduğunu gösteriyor.

Seçim sonuçları açıklandı, büyük hezimeti bastırmak için adaya masayı yumruklattılar. Sakin adamı çıldırttılar. Herkese mavi boncuk dağıtan “Gandi” kendilerini patlattı. Sonuçta muhalefet cephesinin elinde saçma sapan palavraları kaldı.