Sözleri ve eylemleri birbirini tutmayan ve benimsediği ilkelerle çelişen davranışlar sergileyen kimse için söylenen çok güzel bir Türkçe deyim var:

“Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.”

Suudi Arabistan’ın bugünlerde İran konusundaki tavrı ister istemez bu deyimi akla getiriyor.

Mübarek Ramazan ayında bir anda Katar’la tüm ilişkilerini kesen Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Doha’ya tepkilerinin en önemli gerekçesi neydi?

Hatırlarsanız, Katar’ın İran’la ilişkilerini geliştirdiğini ve İran’la bağlantılı grupları desteklediğini söylüyorlardı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman krizden önce katıldığı bir televizyon programında daha da ileri giderek Tahran’la anlaşmalarının mümkün olmadığını dile getirmiş ve savaşı İran topraklarına taşıma tehdidinde bulunmuştu.

Aynı kişi bugünlerde İran ile ilişkileri düzeltebilmenin yollarını arıyor.

Irak İçişleri Bakanı Kasım El-Araci, Pazar günü Tahran’daydı.

İranlı mevkidaşıyla görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın İran’la aralarındaki gerginliği düşürmek için Bağdat’tan arabulucu olmasını resmen istediğini ve Irak Başbakanı Haydar El-Ibadi’nin Riyad ziyaretinde kendilerine anlatılan görüşleri Tahran’a aktardıklarını söyledi.

Suudi Arabistan medyasının daha önce “Kasım Süleymani’nin şımarık çocuğu” şeklinde nitelendirdiği El-Araci, son Suudi Arabistan ziyareti sırasında da Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın bizzat kendisinden bu yönde bir talebi olduğunu belirtti.

Bu iddialarla ilgili Riyad’dan şu ana kadar herhangi bir yalanlama gelmedi.

Bilakis İranlı hacıların bir yıl aradan sonra yeniden kutsal topraklara dönmeleri ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El-Cubeyr ile İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in iki hafta önce İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı dışişleri bakanları toplantısında verdiği sıcak görüntüler, Riyad ve Tahran arasındaki gerginliği düşürme ve ilişkileri onarma yönünde bir takım adımlar olduğuna işaret ediyor.

Riyad’dan gelen ilişkileri düzeltme talebine Tahran’ın da olumlu yaklaştığı anlaşılıyor.

İran İçişleri Bakanı Abdurrıza Rahmani Fazli, El-Araci’yle düzenledikleri ortak basın toplantısında, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri kesenin İran olmadığına dikkat çekerek, Tahran’ın daima Suudi Arabistan’la ilişkilerini geliştirmeye çalıştığını öne sürdü.

Suudi Arabistan’ın İran’a yönelik tavrındaki bu değişikliğin nedeni Kral Selman’ın tahtını oğluna bırakmaya hazırlandığı bir dönemde ülkenin içeride ve dışarıda istikrara ihtiyaç duyması.

Gelişmeler, ülkeyi fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın iki yıl sonra Yemen’den çekilmek istediğine işaret ediyor.

BAE Washington Büyükelçisi Yusuf El-Uteybe’nin basına sızdırılan e-maillerinden birinde bu yöndeki iddiaları destekleyen bilgiler var.

20 Nisan 2017 tarihli e-mailde, ABD’nin İsrail’deki eski büyükelçisi Martin Indiyk, Kral Selman’ın oğlunun pragmatik biri olduğunu söyleyen El-Uteybe’ye cevabında, bu görüşe katıldığını ifade ediyor.

Ardından da Prens Muhammed Bin Selman’ın Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’e Yemen’den çekilmek istediğini ve ABD-İran yakınlaşmasına itirazı olmadığını söylerken gayet açık olduğunu belirtiyor.

Suudi Arabistan’ın İran’la ilişkilerini onarması ve iki ülke arasındaki gerginliğin düşmesi olumlu bir gelişme.

Saçma olan, bu adımın Riyad’ın Doha’yı “İran’la ilişkilerini geliştiriyorsun” diye suçlamasının hemen ardından gelmesi.