Geçtiğimiz hafta cuma gününden bu yana ABD kaynaklı resesyon endişelerinin artması dünya finans piyasalarını sallamaya devam ediyor.
ABD’de açıklanan istihdam verilerinin son derece kötü gelmesiyle birlikte diğer datalarda da ortaya konan zayıflama, resesyon gerçeğini bir kez daha piyasalara hatırlatmış oldu.
Bu hatırlatma sonucunda borsalarda satışların gelmesi ile önce Asya piyasaları ardından da Avrupa piyasalarında neredeyse deprem yaşandı demek yerinde olur.
Borsalardaki hızlı ve ani düşüşe, kripto paraların düşüşü de eklenince ortaya çıkan tablo oldukça karanlık bir hâl aldı.
Tabii ki dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin resesyona gireceği korkusunun ortaya koyacağı etkiler bu şekilde olacaktır.
Dünya ülkelerinin birçoğu ile ticareti olan ABD’de finansal anlamda yaşanacak en ufak bir rüzgârın dünya piyasalarında büyük panik ve korkuya sebep olması son derece normaldir.
Önemli olan bu sonuçların ortaya çıkması neticesinde ülkemiz ekonomisinin nasıl bir durumda olacağıdır.
Hassas bir dönemden geçen Türkiye ekonomisinin bu gibi dış etkilerde güçlü bir şekilde ayakta kalması için gerekli önlemlerin hiç zaman geçirilmeden alınması çok ama çok önemli bir husustur.
Resesyon korkusunun en büyük sebebi ekonomik aktivitelerin çok yavaşlayacağı bir ortamın geliyor olmasıdır.
Eğer ki dünyanın en büyük ekonomisinde ekonomik aktivite yavaşlarsa bunun tüm dünyayı etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.
Bu noktada Fed’den beklenen faiz indiriminin zamanlaması oldukça önemlidir.
Zamanında, miktarında ve yerinde yapılacak olan bir faiz indirimi piyasaların bir parça rahat nefes almasına vesile olabilir ama faiz indirimi sonrasında da uygulanacak politikaların yapılacak olan faiz indirimini desteklemesi gerekmektedir.
Dünya ekonomisi anlamında bundan sonraki günlerin bundan önceki günlerden daha da kötü olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak hareket etmelidir dünya ülkeleri.
Çünkü korku endeksinin 2020 yılından bu yana en yüksek seviyesinde olduğunu görüyoruz.
Endeksin bu denli yüksek olması neticesinde endişelerin daha da artacağı sonucuyla karşı karşıya kaldığımızı bilerek hareket etmemiz gerekiyor.
Tahvil faizlerinin hızlı bir şekilde çakıldığı, Bitcoin’in 50 bin doların altına gerilediği bir ortam hiç kimse için hoş olmasa gerek; öyle değil mi?
Aynı zamanda ons altının da düştüğü bunun yanında petrolün sakin seyir aldığı bir durumla karşı karşıyayız.
Tüm bunlar yaşanırken Orta Doğu’da savaş çanlarının her geçen gün daha da sert çalmaya başladığı bir dönem yaşıyor dünya.
Bir tarafta kötü veriler diğer tarafta da savaşa giden bir süreç var ve biz ülke olarak bu süreçlerin tam da orta yerindeyiz. Hâl böyle olunca da diğer dünya ülkelerinden belki de daha kırılgan bir yapının içerisinden geçiyoruz.
Böyle bir zaman diliminde temmuz ayı enflasyon rakamlarının da kötü gelmesi bu işin tuzu biberi olmuş durumda.
İşte bu yüzden şunun altını çizmek istiyorum; bundan önceki dönemlerden daha dikkatli bir ekonomi politikası uygulanması hayati öneme sahiptir, sahiptir, sahiptir!