Bir olimpiyat daha iyisiyle kötüsüyle, başarısıyla başarısızlığıyla, pozitifiyle negatifiyle ve olumlu taraflarının yanında olumsuz taraflarıyla da geçti, gitti.

Dünya ülkelerinin her biri olimpiyatlar için yıllarca hazırlık yaparlar. Hatta her bir sporcunun hedefinde olimpiyat şampiyonluğu, dünya rekoru kırmak vardır.

Aslında ülkeler olimpiyatlar için hazırlık yaparlarken çok ciddi bir ekonomik yatırım da yapmış olurlar.

Yapılan tesisler, kullanılan malzemeler ve iş gücü bu alanda yapılan yatırımlardan başlıcaları olarak sayılabilir.

Ülkemizde de sporun neredeyse her alanında çok ciddi yatırımlar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.

Tüm bunlara karşın Paris 2024 Olimpiyatları’ndan bir tane bile altın madalya alamadan döndük.

Hâl böyle olunca da birçok alanda bizden çok geride olan ülkeler altın madalyalar alırken bizim bir tane bile altın madalya alamadan nasıl döndüğümüz sorusunun cevabına muhatap olan her tarafın bunun nasıl gerçekleştiğinin yanıtını vermesi gerekiyor.

Harcanılan bu kadar paraya, uğrunda harcanan bu kadar emeğe rağmen neden böyle bir durumla karşı karşıya kaldık?

Neden olimpiyatlarda al bayrağımızı göklere çektirip tüm dünyaya İstiklal Marşı’mızı dinletemedik, neden?

Bunun birçok sebebi olduğunu bu konuya kafa yoran her Türk evladı mutlaka biliyordur ama bilmek yetmiyor. Bu bildiklerimizin üzerine gitmedikçe, sorunu çözme yolunda aksiyon almadıkça bundan sonraki olimpiyatlar da Paris 2024 Olimpiyatları’ndan çok farklı olmayacaktır.

Bu noktaya gelinmesinin ana nedeni, gençlerimizin bu kadar tesise ve bu kadar yatırıma rağmen spora duyduğu ilginin her geçen gün daha da düşmesidir.

Toplumun geneline bakıldığında gençliğimizin bir spor dalına olan ilgisi belki de futbol dışında yok denecek kadar azdır.

Futbol konusunda da bu spor dalını yapmaktan öte sadece bir futbol takımına destek vermek, onun taraftarı olmaktan öteye gitmeyen bir durum olduğunu gözlemlemekteyim.

Maalesef ki taraftar olmakta birçok genç için holiganlığın daha da ön plana çıktığı bir durum da gerçekleşmektedir ki bu da toplumların hiçbir zaman ve hiçbir şartta kabul etmediği bir meseledir.

Gençlerimiz spora ilgi duymak yerine, kendilerini sanal dünyanın içerisinde aktif hâlde bulunan bireyler olarak görmektedirler.

Spor yapmak yerine sanal ortamlarda saatlerce vakit geçirmekte, dijital oyunların dozunu kaçırmakta ve maalesef ki hayatlarının en verimli dönemlerini boş şeylerle geçirmektedirler.

Spor kulüplerimiz, özellikle büyük spor kulüplerimiz (birkaç tanesi dışında) sadece ama sadece futbola yatırım yapmakta, sporun diğer alanlarına yatırım yapmaktan geri durmaktadırlar.

Ekonomideki durumumuz maalesef ki spora da yansıdı ve böyle bir durumla karşı karşıya kaldık.

Yetenekli bireylerin ve gençlerin önünü açmak yerine birçok noktada onları problemlerle yüz yüze bırakarak birçoğunun ülke dışına gitmesine vesile olundu.

Farklı alanlarda bir spor kültürü oluşturamayarak gençlerin spor alanında geleceğe dair plan yapmamalarına sebep olundu.

Her başarıda olduğu gibi sporda da tek yürek olmayı başarabildiğimiz noktada, bundan sonraki uluslararası müsabakalarda ülkemizin iyi yerlere gelmesi işten bile değildir.

Ayrıca ekonomik kaynakların yerinde, zamanında ve uygun hacimlerde spor dallarında kullanılması başarıya giden yoldaki en önemli köşe taşlarındandır.