Nerede bir zulüm varsa karşısında her zaman duran bir devlet adamı oldu Erdoğan…
Dinine, diline, ırkına bakmadan kim haksızlığa uğradıysa onun yanında durdu…
Katil Esed’in zulmünden kaçan “Müslüman Suriyelilere” nasıl sahip çıktıysa…
Putin’in saldırılarından kaçan “Hıristiyan Ukraynalılara” da sahip çıktı…
Rusya’nın Kırım’a saldırısından kaçan “Kırım Tatarlarını” nasıl Türkiye’ye getirdiyse…
PKK/YPG terör örgütünün zulmünden kaçan “Suriye Kürtlerini” de Türkiye’ye getirdi…
Filistin, Afganistan, Myanmar, Lübnan, Libya, Filipinler gibi birçok ülkede sivil insanların iç çatışma ve savaşlarda öldürülmesine seyirci de sessiz de kalmadı!
ERDOĞAN NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’NÜ HAK EDİYOR
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ismi zaman zaman Nobel Barış Ödülü ile anılıyor.
Ancak maalesef gerek Batı dünyası gerekse Nobel ödüllerini veren komitenin Müslüman liderlere ve İslam ülkelerine bakışında bir çifte standart var.
Erdoğan’ın bu ödülü hak ettiğini dile getirenler de olmuyor değil. Geçen hafta eski ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Dov Zakheim bir açıklama yaptı.
“ Tahıl anlaşmasının Türkiye Cumhurbaşkanı için büyük zafer olduğuna şüphe yok. Erdoğan, İstanbul’da imzalanan anlaşmanın törenine gitti ve BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres’ten büyük övgü aldı. Anlaşmanın mümkün olmasının tek nedeni savaşan iki tarafla iyi ilişkiler sürdürmeyi başarmasıydı. Erdoğan, Nobel Barış Ödülüne en azından aday gösterilmeyi hak ediyor…”
Ben o bölümleri kestim ama Zakheim, bu açıklamasında Batı dünyası ve Nobel ödüllerini dağıtan komitenin bilinçaltında saklı tuttuğu Müslüman liderlere yönelik ön yargılarını itiraf ediyor…
Ama tahıl anlaşmasının “insanlığa hizmet” konusundaki önemini de görmezlikten gelemiyor!
SURİYE OLMADI, UKRAYNA’DA YAPTIKLARIYLA BU ÖDÜLÜ ALMALI
Erdoğan’ın Barış Ödülünü alması gerektiği Batı dünyasının aklına Rusya ile Ukrayna arasında “insanlık için” önemli bir anlaşmayı sağlayan lider olarak gelebildi.
Oysa on bir yıldır Suriye’de süren savaşta yaptıklarıyla bu ödülü çoktan hak etmişti.
Katil Esed’den kaçan milyonlarca Arap, Türkmen ve Kürt’ü Türkiye’de misafir ediyor. Dünyanın ekonomik kriz ve Kovid pandemisiyle çalkalandığı sıkıntılı bir süreçte bu insanlar için milyarlarca dolar harcadı.
Seçimlerde oy kaybetme riskine, muhalefetin faşistçe saldırılarına rağmen Erdoğan o masum sivilleri katil Esat’a teslim etmedi…
Dünyanın savaş ve zulümlerle kavrulduğu yıllarda “insanlık için” çok faydalı işler yapan Erdoğan dururken Nobel Barış Ödülü geçen yıl iki gazeteciye verildi.
Suriye’de barışa yaptığı katkı Batı dünyasının ve Nobel Komitesi’nin hoşuna gitmemiş olabilir. Ama Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta yaptıklarını taktir ettikleri görülüyor.
Sonuç olarak Erdoğan’ın Nobel Barış Ödülü’ne ihtiyacı yok.
Ama Nobel Barış Ödülü’nün Erdoğan’a ve Erdoğan gibi gerçek “barış” severlere, gerçek “barış” elçilerine, gerçek “barış” savaşçılarına ihtiyacı var!..