Son birkaç senedir medyada yaygın şekilde duyulmaya başlanan birtakım beslenme önerileri, diyet tavsiyeleri arasında sıkça duyduğunuz “Alkali” kelimesi, artık birçok kişiye çok aşina geliyor.

Ancak bu konuda medyada konuşan ve bu işi bildiğini söyleyenler, alkali diyet önerileri sunanlar, maalesef “alkali” kelimesini bir türlü tanımlayamıyorlar. İlgisiz, alakasız izahlarla geçiştiriyorlar.

Çünkü, bir şeyi kulaktan dolma bilgilerle yapmak ile işin aslını temelden bilerek yapmak arasında çok fark var.

Gelin, bu konudaki belirsizliği giderelim ve neymiş bu alkali, iyice bir anlayalım.

“ALKALİ” NE DEMEKTİR?

Alkali kelimesi aslında köken olarak Arapça Al-kali (القالي) kelimesinden gelmektedir. Arapça Al-kali (القالي) kelimesini ilk kez Cabir bin Hayyan (721-815 ) kullanmıştır. Arapçadan Latinceye, buradan da Batı dillerine geçmiştir.

Al-kali, kireçlenmiş kül veya bitkilerin yanmasıyla ortaya çıkan kül anlamındadır. Bu kül içeriğinde potasyum elementi yoğun olarak bulunur. Potasyum ismi de “potas” kelimesinden gelmektedir.

Peki “potas” nedir, diyecek olursanız…

Potas, potasyum elementi için ilk kullanılan kelimedir. Potasyum elde etmek için, en ilkel yöntem olarak bitki külleri suyla karıştırılıp demir bir potada (ya da tencere denilebilir) ısıtılarak suyu buharlaştırılırdı. Elde edilen potasyum bileşiği, toprağın verimini arttırmak amacıyla gübre olarak kullanılırdı.

Zamanla, pot (tencere) ve ash (kül) kelimelerinin birlikte kullanılmasıyla “potas” kelimesi ortaya çıkmış oldu. Daha sonra bu kelime, potasyum elementinin adlandırılmasına temel teşkil etti.

Ancak, potasyum elementinin sembolü, Al-kali kelimesinden temel alınarak Arapça ( ق ) harfinden dolayı Latince (K) harfi ile temsil edilmiştir.

CABİR BİN HAYYAN KİMDİR?

8. YY’da Horasan ve civarında yaşamış Müslüman bir ilim adamı olan Cabir bin Hayyan’ın kaynaklarda Arap ya da İran asıllı olduğu bildirilmektedir.

Kaynaklarda Hayyan al-Azdi isimli eczacı-kimyacı bir babanın oğlu olduğu ve Tus’da bir süre kaldıktan sonra Halife Ümeyye döneminde Kufe’ye (bugünkü Irak) göç ettikleri ifade edilir.

Cabir bin Hayyan, ilmî derecesinin yüksekliği sebebiyle Halife Harun Reşit’in sarayında baş alim olarak vazifelendirilmiştir. İbn Haldun eserinde “Ebu Musa Cabir Hayyan, ona atfedilen kimya ilminde öyle yetkin bir hocaydı ki, bu ilim dalı ‘İlm-i Cabir’ olarak adlandırıldı” demektedir.

Cabir bin Hayyan, birçok ilimle ilgilenmiş ve bunlarla ilgili birçok eser yazmıştır. Simya, kimya, astroloji, tıp ve eczacılık, mekanik, geometri, dil ve gramer, mantık, felsefe, metafizik, kozmoloji, matematik, şiir, astronomi, fizik, coğrafya ve müzik gibi çok farklı ilim dallarında sayıları yüzlerle ifade edilen eser kaleme almıştır. Eserlerinden sekseni kimya ile ilgili olup bunların yalnızca bazıları günümüze ulaşabilmiştir.

Batılı kimyagerler Cabir bin Hayyan’ı “kimyanın kurucusu, kimyanın babası” olarak kabul ettiler. Kitabü’l-Kimya isimli eseri 12. YY’da Latinceye çevrildiğinde, Batı’daki kimya biliminin temelini oluşturan birçok bilgi bu kitaptan nakledilmiş oldu.

Emine Akın Çakır – Klinik Biyokimya Uzmanı

Yazarın web adresi: www.emineakin.com