Kuveytli bir turistin geçtiğimiz günlerde Trabzon’da darbedilmesinin yankıları devam ederken olayla ilgili koparılan gürültü kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına yol açtı.

Trabzon’daki olaydan bir süre önce Kuveytli bir kadın turist İstanbul’da bir lokantada sıra beklerken arkadan itildiğini iddia ederek ortalığı ayağa kaldırmış, lokantanın ortasında bağırıp çağırdığını gösteren video, sosyal medyada “Irkçı Türklere hadlerini bildiren Kuveytli cesur kadın” şeklinde dolaşıma sokulmuştu.

Her iki olayda da başrol oyuncularının Kuveytli olması elbette tesadüf olabilir.

Bununla birlikte, tüm ihtimallere karşı uyanık olmak için bazı noktaların göz önünde bulundurulmasında yarar var.

Kuveyt, Basra Körfezi bölgesinde iç ve dış dengeleri korumaya ve tarafsız kalmaya çalışan bir ülke.

Türkiye’ye sevgi ve sempati duyan İslamcılar, Batı hayranı liberaller ve benzeri çeşitli gruplar arasında ciddi bir rekabet söz konusu.

Ayrıca İran ve Suudi Arabistan’ın, Kuveyt üzerinde etkili olma çabaları ve yanlarına çekmeye çalıştıkları küçük ama önemli ülkede çıkarları için çalışan lobileri var.

Kuveyt ile İran arasında Ed-Durra Gaz Sahası konusunda gerginlik yaşanırken Kuveyt bir süre önce Türkiye’den 18 adet Bayraktar TB2 SİHA satın aldı.

Bu arada Kuveytli önde gelen bazı isimler, ülkelerinin haklarını koruyabilmek için Ankara’yla ilişkilerin sıklaştırılması çağrısında bulundu.

Son olarak da Türkiye’nin Kuveyt Büyükelçisi Tuba Nur Sönmez, talep gelmesi halinde Türkiye’nin Kuveyt’te askerî üs kurmaya ve Kuveyt’in talep ettiği tüm askerî teçhizatı teslim etmeye hazır olduğunu açıkladı.

Türkiye ve Kuveyt’in askerî alanda iş birliklerini ileri boyutlara taşımalarından ve Katar’dan sonra Kuveyt’te de bir Türk üssü kurulması ihtimalinden, Kuveyt’i tapulu malı gibi gören ABD’yle birlikte hem İran’ın hem de Suudi Arabistan’ın rahatsız olacağını söylemeye gerek yok.

İstanbul’da ve Trabzon’da yaşanan olayları sosyal medyada en çok köpürtenlerin, Kuveytlilerin çoğunluğunun Türkiye’ye duydukları sevgiden, Türkiye ve Kuveyt arasındaki iş birliğinin gelişmesinden rahatsızlık duyanlar olması; her iki olaydan sonra aynı çevrelerin Kuveyt hükûmetini, vatandaşlarını korumak için Türkiye’ye karşı gerekli tavrı ortaya koymamakla suçlaması ve ısrarla Türkiye’yi boykot çağrıları yapması dikkat çekici.

Dolayısıyla, Türk turizmine balta vurmanın ötesinde Türkiye’nin stratejik hamlelerini önlemeye yönelik asimetrik bir saldırı ihtimali göz ardı edilmemeli.

Kuveytli turistin darbedilmesi olayını sosyal medyada yayınladığı videoyla yorumlayan bir Arap genci, oturduğu kafeye dışarıdan tavuk ve sandviç getirdiği için kafe çalışanlarıyla tartışan turisti “sefih” ve “terbiyesiz” olarak nitelemiş ve kaba saba davranışlarını eleştirmişti.

Ülkesine döndükten sonra birilerinin yönlendirmesiyle çektiği videoda yemin ederek Türkiye’nin yüzde 99’unda güvenliğin olmadığını söyleyen Kuveytli turist, gerçekten de cahil ve edepsiz olduğunu gösterdi.

İçeride ırkçı propagandanın toplumu zehirlemesine izin vermemek için gerekli önlemleri alırken ülkemizde sorun çıkarabilecek bu tür problemli insanların Türkiye’ye girişleri de engellenmeli.

En azından belli bir süre vize verirken seçici davranmakta yarar var.