Anayasa değişikliklerinin referandumda da kabul edilmesi halinde yürürlüğe girecek olan Başkanlık Sistemine , “Hayır” diyeceklerin kimliklerinden yola çıkarak biz “Evet” demeliyiz basitliğine tevessül etmeden konuyu anlama çabamıza devam edelim.

Geçen haftaki yazımızda Başkanlık Sisteminin hantal bürokratik yapıyı canlandırarak hızlı yol almamıza sağlayacağı katkıdan bahsetmiştik. Bu yazıda da hemyürütmenin tıkandığı noktalara hem de yeni sistemin demokratikleşme anlamında ne kadar önem arz ettiğine biraz göz atalım.

Bir şeyin ne olduğunu tam anlayabilmemize, ne olmadığını doğru tespit etmek büyük ölçüde yardımcı olabilir.

Mer’i sistemde güya var olan kuvvetler ayrılığı ilkesine hiç de uymayan bir biçimde yürütme erki yasama içerisinden oluşturuluyor ve denetleniyor. Bir koalisyon hükümetinin getireceği zorlukları bir kenara bırakıp tek parti iktidarında bile işlerin nasıl yürüdüğüne bakalım. Başbakan bakanlarıtayin ederken, parti içi dengeler, seçim bölgesi dengeleri, inançgrupları, etnik kimlik dengeleri vs. gibi onlarca hususu göz önüne almasıgerekiyor. Çoğu zaman, uzun süre bakan çıkaramayan il teşkilatlarının küskünlükleri sebebiyle bir sonraki seçimde oy kaybetmeme adına liyakat prensibinden vaz geçildiğine şahit oluyoruz.

Bakanlar istisnalar dışında milletvekili olduklarından, göreve atandıktan sonra aylarca seçim bölgelerinden gelen ziyaretçileri ağırlama, tebrikleri kabul etme gibi teşrifatla meşgul olmak durumunda kalıyorlar. Oysa dert çok, yol uzun ve mekanizma hızlı çalışmak zorunda.Türkiye’de bütün bakanlıkların rutin işleyişin çok üzerinde bir mesaiyle, onlarca yıldır ihmal edilen problemleri çözme adına reform çapında icraatlar yapması gerekiyor. On dört yıldır süren tek parti iktidarına rağmen henüz el atılmamış, çözülmeyi bekleyen tonlarca konu var.

Sisteme yerleşmiş can sıkıcı bir uygulama da, bakanlarınkendilerini, illerinden gelen baskılar ve yeniden seçilme kaygısıyla görevleri süresince diğer bölgelere oranla seçim bölgelerine daha fazla yatırım yapma zorunda hissetmeleri. Olmamalı ama maalesef işleyiş böyle.

Yine bir seçim yatırımı olması bakımından personel alımında hemşehricilik… Bunlar yaşadığımız gerçekler.

Başka?

Bir de gerek görevi esnasında gerekse dönem sonu yaklaştığında seçim çalışmaları için bölgesinde bulunma durumu var.

Bir örnek:

Geçen haziran seçimlerinden birkaç ay öncesi…

Sektörel bir STK olarak, ayrıntılarını zikretmeme gerek olmayan ama ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak bir konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bürokratları ile birlikte yürüttüğümüz çalışma sonundaBakan Bey’in onayı içinyapacağımız görüşme, bakanımızın seçim çalışmaları dolayısıyla bölgesinde bulunması sebebiyle seçim sonuna ertelendi. Seçimden sonra da görev değişikliği oldu, bakan veda etti ve proje rafa kalktı.

Yürütmenin tam olarak yasamadan ayrılması, bakanların seçim endişelerinin olmaması, Cumhurbaşkanı’nın yürütme ile ilgili konularda KHK çıkarma yetkisi, işleri büyük ölçüde hızlandıracak ve süper lig ülkeleriyle aramızdaki mesafeyi kısa zamanda kapatma imkânı sağlayacak.

Başkanlık Sistemi, bir üst lige terfi edip ilk 10 ekonomi arasına girme hedefine ulaşmakta önemli bir fonksiyon icra edecek.

Demokratikleşmeye katkı konusuna yer kalmadı. Haftaya inşallah…