ABD Başkanı Donald Trump, damadı ve başdanışmanı Jared Kushner başkanlığındaki bir ekibin hazırladığı “Yüzyılın Anlaşması” planını nihayet açıkladı.
İsrail’in bakış açısını yansıtan planın birçok ayrıntısı daha önce basına sızmıştı.
Trump’ın planı, Filistinlilere bağımsız bir devlete sahip olmaları için dört yıl süre veriyor.
Yani Filistinliler “Yüzyılın Anlaşması” planını kabul etseler dahi öngörülen bağımsız devlete hemen sahip olamayacaklar.
Planın bugün için bağımsız bir Filistin devleti vadetmemesi, böyle bir vaadin seçimlerde Netanyahu’ya zarar verecek olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü İsrail bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını asla kabul etmiyor ve hiçbir zaman da kabul etmeyecek.
“Yüzyılın Anlaşması” planının Filistin davasını tasfiye projesi olduğunu artık herkes biliyor.
Bir yandan da Trump’ın ve Netanyahu’nun seçim stratejilerine hizmet ediyor.
Fakat zamanlama seçimini belirleyen bir diğer faktör de küresel ve bölgesel şartlar.
Beyaz Saray’da arka arkaya İsrail lehine önemli kararlar alan Trump gibi bir başkan oturuyor.
Moskova-Tel Aviv ilişkileri de oldukça sıcak.
İran, Irak’taki nüfuzunu koruma ve Suriye rejimini ayakta tutabilme çabasıyla meşgul.
Trump planını açıklarken İran yanlısı Şii milisler, takvâsı ve adaletli yönetimi sebebiyle Hulefâ-i Raşidîn’in beşincisi kabul edilen Ömer bin Abdülaziz’in İdlib’in Deir Şarkî köyündeki kabrini yıkıyordu.
Arap ülkelerinin kimi planı açıkça destekliyor ve kimisi de korkusundan gerekli tepkiyi gösteremiyor.
Planın reddi konusunda Filistinliler arasında görüş birliği olsa bile İsrail’in işine yarayan bölünmüşlük hali olduğu gibi devam ediyor.
Filistin Yönetimi’nin “Yüzyılın Anlaşması” planını reddetmesi ve Mahmud Abbas’ın ileriki günlerde Gazze’yi ziyaret edeceğinin açıklanması önemli.
Fakat planı engellemek için yapılması gereken daha başka şeyler var.
Filistin Yönetimi o adımları atmazsa planı reddettiğini söylemesinin – Filistin sokağının öfkesini yatıştırmaktan başka – herhangi bir anlamı kalmayacak.
“Yüzyılın Anlaşması” planına karşı olduğu konusunda samimiyse Abbas’ın ilk yapması gereken Batı Yaka’da işgal güçleriyle yürüttüğü güvenlik koordinasyonuna son vermek olmalı.
Aynı zamanda Gazze Şeridi’ne uyguladığı yaptırımları kaldırmalı.
Filistin’i, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı hedef alan komplonun boşa çıkarılması için yapılabilecek birçok şey var.
Onların başında Gazze Şeridi’ne desteği artırmak geliyor.
Çünkü planın başarılı olabilmesi için direnişin sona erdirilmesi ve başta Hamas olmak üzere Filistinli grupların silahsızlandırılması gerekiyor.
Direniş gruplarının böyle bir şeyi kabul etmeyecekleri kesin.
Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Gazze Şeridi’ne yönelik baskıların daha da artacağını söyleyebiliriz.
Filistinliler kabul etmedikçe ve o topraklardaki varlıkları sürdükçe “Yüzyılın Anlaşması” planının başarılı olması mümkün değil.
Ayrıca Filistin davasının bir halkın değil gerçekte bir ümmetin davası olduğu unutulmamalı.
Dünyadaki hiçbir güç Müslümanları isrâ ve miraç mucizelerine şahit olmuş ilk kıblelerinden vazgeçiremez.
Koltuğunu korumak için Kudüs’ten ve Mescid-i Aksa’dan taviz vermeye hazır birkaç Arap liderinin varlığı bu gerçeği değiştirmez.