Geçen hafta Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi açılış törenine, Ankara Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan arkadaşım Dekan Prof. Dr. Cengiz Anık’ın daveti üzerine katıldım. Sade ve mütevazı bir törenle yapılan açılış muhteva itibariyle oldukça dolu ve anlamlıydı. Fakülteye yeni kayıt yaptırmış öğrenciler için ufuk açıcı, yol ve hedef gösterici bir merasimdi. Hatta sadece öğrenciler için değil bütün davetliler ve hocalar için de ibretler barındıran dersler vardı.

Programın başında Atatürk Eğitim Fakültesi öğrencilerinin mini konseri muhteşemdi. Âşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece…” türküsüyle açılış yapmaları ve daha sonra insanın yüreğine dokunan eserlerle konserlerini sürdürmeleri hepimizi duygulandırdı.

Açılış konuşmasını yapan Dekan Prof. Dr. Cengiz Anık, fakülteye gelen öğrencilere annelerini sever gibi okullarını severlerse merhameti öğreneceklerini, babalarını severlerse devletlerini, yuvalarını severlerse vatanlarının kıymetini bileceklerini anlattı. Hayal kurmayı öğrenen öğrencilerin inançlı olacaklarının altını çizdi. İnanç ve ilim önderleri Farabi, İbn Sina, İbn Rüşt ve Newton’dan örnekler vererek gençlere rehberlik edecek meşaleleri gösterdi.

Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat ise Marmara İletişim Fakültesi’nin ülkemizin en başarılı fakültelerinden birisi olduğunu vurguladı. Önümüzdeki yıl fakültenin Göztepe Yerleşkesi’nde daha donanımlı bir yere taşınacağını belirtti.

Fakülte’de ilk dersi Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yapmış bilge insan Prof. Dr Nabi Avcı verdi. Bir vefa örneği olarak kendi hocası fakültenin eski dekanı rahmetli Ünsal Oskay’ı anarak başladı, konuşmaya. Ünsal Oskay benimde hocam olmuştu. Sosyal Psikoloji derslerinde olaylara yerli kalarak farklı pencerelerden bakmasını bilen bir ilim insanıydı. Dersleri saatlerce sürer, önüne koyduğu çay bardağının yarısını dersin sonuna kadar bitiremezdi. Nabi hoca farklı düşünce dünyasından örnekler vererek sürdürdüğü konuşmasında yaptığı atıflarla hepimize iyi bir ders verdi. Değişik cephelerde bulunan ilim adamlarından yaptığı değerlendirmeler kaybettiğimiz hoşgörünün adeta hatırlatılmasıydı. Bu renkli dünyadan düşünce demetlerinin bir iletişim fakültesinin açılış dersinde olması daha da anlamlı oldu.

Uzun zamandır politika yapan, bakanlık yapan bir insanın akademi konusunda zihninin bu kadar berrak olması beni şaşırttı. Konuşmada farkı alanlarda onlarca isme değindi onlardan örnekler verdi. İletişimin neden ve nasıl bir bilim dalı olduğunu izah etti. Ekonomi, antropoloji, lengüistik ve psikiyatrinin iletişim biliminin alanına girdiğini vurguladı.

Nabi Avcı “Molla Kasım” mahlasıyla uzun yıllar hiciv yazıları yazmış ülkemizin önde gelen iletişim alanındaki bilim insanıdır. Kanal 7’de yaptığı sohbet programları hâlâ hafızalarımızda. Bombacı Parmenides ve Enforamtik Cehaleti okumamış iletişimcinin ilmi yönü zayıf kalmıştır. Çok sayıda telif esere imza atarken diğer taraftan Rene Guenon, Marting Lings, Seyyid Hüseyin Nasr gibi düşünürlerin kitaplarını Türkçeye kazandırmıştır. Hem akademiyi hem politikayı hem de yazarlığı bir arada yürüten ender isimlerden bir tanesidir Nabi Avcı.

Bu kadar renkli bir kişiliğe sahip kıymetli Nabi hocamızın mütevazı tavırları bütün yaptıklarını taçlandırıyor. Keşke Nabi Avcı’nın bu kuşatıcı düşüncelerini daha çok dinleme imkânımız olsa. Sanıyorum uzun zamandır politika yüzünden kitap yazmıyor. Hocanın çok şeyler biriktirdiğini düşünüyorum. Gelecek nesiller için yeni kitapları beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Selam ve dua ile…