Dünya değişiyor. Kurallar, doğrular, hesaplar ve matematik… Her şey, aklınıza ne gelirse değişiyor.
İki şey değişmiyor. Helal-haram dengesi ve insan…Evet insan hiç değişmemiş aslında. Kaşı gözü, kafatası demiyorum, insanı insan yapan insani zaaflar ve insani meziyetler hiç değişmemiş.
İnsan abartırmış. Binlerce yıldır bu huyumuzu değiştirmemişiz. Abdülhâlik Gucdüvânî Hazretleri diyor ki; “Şeytan eksiğinizi mübalağa ile örttüğümüzü zannettirir oysa mübalağa ancak eksiği perçinler.” Hallerinde ifratla kaçanlar aslında o konuda en yetersiz hatta belki yalancı olanlardır yani.
Aşırı erkeklik taslayan askerlerin, sporcuların, mafyaların bir gün eşcinsel olduklarını itiraf etmesi bundan dolayı işte. Ya da aşırı vatansever Kadir Güntepe’nin FETÖ’cü çıkması da budur. Haricileri namaz kılarken görseniz (mesela DAEŞ militanını) kendi namazınızdan utanırsınız. O abartılı hal işte kalpteki eksiği örtmek için girişilen abartma telaşı. Ölen karısının mezarını defalarca yıktırıp her seferinde daha büyüğünü yaptıran aşkını ispat etmek için varını yoğunu ortaya koyan Şah Cihan yaptırdığı Taç Mahal klasik bir eksikliği abartarak örtme örneğidir mesela. Sonunda, sonunda dediğim her seferinde “bu karıma layık değil, yıkın yerine yenisini yapın” dediği sürecin sonunda; Şah Cihan karısının mezarını Taç Mahal’den çıkarttırır. Taç Mahal o kadar güzeldir ki; karısının mezarı oraya yakışmaz artık. Anlıyoruz ki; ortada bir aşk yokmuş, aşksızlığın acısını örtmek için mübalağa varmış. Kural basittir, her mübalağacı aslında kendi abartısına âşıktır.
“Din kolaylıktır. Vasattan ayrılıp aşırı gideni din mağlup eder” (Nesai)