2011 yılında “Arap baharı” adı verilen, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki baskıcı iktidarlara karşı başlayan halk ayaklanmalarının birçok ülkede rejimleri kökten silip atacağı kimsenin aklına gelmiyordu.
Bu ülkelerden biri de Mısır’dı; 30 yıllık Hüsnü Mübarek rejimi Tahrir meydanından gürleyen milli iradeye fazla dayanamadı ve tarihe karıştı. Bu sürecin sonunda Mısır tarihinde ilk defa seçimle bir Cumhurbaşkanı iktidara geldi.
Mısır’daki bu güzel dönem sadece bir yıl kadar sürdü ve 2013 yılında darbe ile General Sisi iktidara el koydu
Mısır’da Mursi’nin seçimle iktidara gelmesine Amerika ve tüm batı dünyası karşıydı. Çünkü, Mısır diğer ülkelere örnek olursa Ortadoğu ve Afrika’ya çöreklenen kendileri için işler kötüye gidebilirdi.
General Sisi, Amerika ve batı dünyasından aldığı destekle, dünyanın gözleri önünde Mursi’yi iktidardan indirdi. Buna karşı koymaya çalışan halka, Mısır ordusu acımasızca saldırdı; çok kan aktı.
Asıl süreç bundan sonra başladı. General Sisi’nin arkasında Amerika, İsrail, batılı devletler, ipleri bu ülkelere bağlı Arap dünyasındaki devletler vardı; bunlar Sisi’ye maddi ve manevi destekler verdiler.
Sisi her gittiği yerde darbeci bir general değil de demokrasi kahramanı gibi karşılanıyordu.
O da dışarıdan aldığı bu güçle kendisine karşı oluşan muhalefetin üzerine şiddetle gitti. İdam cezalarını anında onaylayarak, her tarafa göz dağı verdi.
Muhalefeti bitirmeye yönelik olarak, onların iktisadi kaynaklarını kestiği gibi, medya, parti, ve STK’ları da terörize ederek hepsini kapattı. Yükselen muhalif sesler anında susturuldu. Şiddetli bir baskı uygulandı.
Yolsuzluk had safhaya ulaştı. Ekonomik sıkıntı zirve yaptı.
Baskı, korkutma ve yıldırmalar öyle boyutlara ulaştı ki, mahkeme salonunda can veren seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin kimse ne mezarına gidebildi ve ne de protesto için sokağa inebildi. Sisi bu işi başarmış görünüyordu.
Fakat bu kadar baskıya ve zulme ses çıkarmayan Mısırlılar, bir kaç gün önce İspanya’da bulunan Mısırlı bir iş adamının sosyal medyadan yaptığı çağrıyla sokaklara döküldü.
Bu bir nevi baskıya ve zulme karşı öfke patlamasıydı.
Tahrir meydanında başlayan protestolar bir kaç kente daha yayıldı. Bu Cuma günü büyük bir gösterinin yapılması beklenirken, Mısır polisi Tahrir meydanını kapatarak geniş çaplı tutuklamalarla bir nevi göz dağı verdi. Buna rağmen gösterilere devam edildi ve daha da süreceğe benzemektedir.
6 yılın sonunda ilk defa Tahrirde başlayan bu gösteriler ikinci Arap baharı olur mu?
Amerika, İngiltere ve batılı ülkeler geçmiş tarihlerde görülmediği kadar Ortadoğu’ya asker ve silah yığınağı yapmış durumdalar. Mısır’ın stratejik ve jeopolitik öneminden dolayı, Mısır’daki köklü siyasi değişim girişimlerine bu ülkelerin hemen müdahale etmesi muhtemeldir.
Elbette Sisi’nin bir kullanım süresi vardır. Onun ipi çekilince yerini alacak başka Sisileri maalesef hemen bulabilirler.
Doğu dünyasına çöken bu karabulutu dağıtabilmek için, en üstün teknolojiyi üretmeden tüm çabalar beyhudedir. Bu sadece Mısırlıların değil İslam dünyasının genel sorunudur.
Öfke büyük lakin zulüm de güçlüdür.
Dualarımız Mısırlı kardeşimize ve tüm mazlumlaradır.