İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) bir heyet geçenlerde Mescid-i Aksa’ya girerek namaz kıldı.
Heyet üyeleri Mescid-i Aksa’ya işgal güçleri himayesinde geldi ve sadece Yahudi yerleşimcilerin baskın düzenlemek için kullandıkları el-Mağaribe Kapısı’ndan geçerek Mescid-i Aksa’ya girdi.
Filistinliler ve diğer Müslümanlar, örneğin Türkiye’den Kudüs’ü ziyarete gidenler Mescid-i Aksa’ya girerken el-Mağaribe Kapısı dışındaki kapıları kullanırlar.
Yani BAE heyeti Mescid-i Aksa’yı Müslümanlar gibi ve Filistinlilerin arasında ziyaret etmedi.
Bilakis Yahudi yerleşimciler gibi işgal güçlerinin yoğun güvenlik önlemleri altında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.
Çünkü normal bir ziyaret gerçekleştirmek isteseler Filistinliler tarafından hoş karşılanmayacaklarını biliyorlardı.
Nitekim baskın sırasında heyete tepki gösteren 3 Filistinli işgal güçlerince gözaltına alındı ve 2 Filistinli de Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırıldı.
Kudüslülerin geçen yıl işgal rejimi yanlısı Suudi Arabistanlı bir genci hakaretler yağdırarak Mescid-i Aksa’dan kovmaları unutulmuş değil.
BAE heyeti aynı akıbete uğramamak için hem işgal güçleri tarafından daha sıkı korundu ve hem de sinsice bir yola başvurdu.
Filistinlilere kendilerini “Umman heyeti” olarak tanıttı.
Dolayısıyla birçok medya organı da baskını “Umman heyeti Mescid-i Aksa’yı ziyaret etti” şeklinde haberleştirdi.
BAE ve Bahreyn gibi ülkelerin medya organları ve trolleri İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeyi ne kadar kabul ettirmeye kalkışırlarsa kalkışsınlar Arap halkları ve Filistinliler onların bu ihanetini hiçbir zaman onaylamayacak.
Bugünden sonra da söz konusu ülkelerden Kudüs’e gidenler Mescid-i Aksa’ya ancak işgal güçlerinin himayesinde ve tıpkı Yahudi yerleşimciler gibi girebilecekler.
İsrail’le ilişkilerini normalleştirme yarışına giren Arap rejimleri, Filistin halkı tarafından “ihanet” olarak nitelenen bu tavırlarını savunurken “Türkiye’nin de İsrail’le diplomatik ilişkileri var, onu neden eleştirmiyorsunuz?” diye soruyorlar.
Ankara’da İsrail Büyükelçiliği olduğunu ve Türklerin de İsrail vizesiyle Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettiklerini hatırlatarak “mugalata” yapıyorlar.
Oysa meselenin İsrail ile diplomatik ilişki kurmanın çok ötesinde olduğunu herkes biliyor.
Türkiye, yıllar önce kurulan o ilişkiyi Filistinlilerin lehine kullanıyor.
Türkler Kudüs’e gittiklerinde Filistinliler tarafından gayet sıcak karşılanıyorlar ve herhangi bir tepkiyle karşılaşmıyorlar.
Mescid-i Aksa’ya işgal güçlerinin himayesinde el-Mağaribe Kapısı’ndan değil Filistinli kardeşleri gibi diğer kapılardan giriyorlar.
Çünkü Filistinliler Türkiye’nin kendilerine ve haklı davalarına destek verdiğini biliyorlar.
Örneğin Türkler Kudüs’te yaşayan Filistinlilere karşılaştıkları baskılara direnebilmeleri için maddi ve manevi yardımda bulunurken BAE’liler simsarlar aracılığıyla Filistinlilerden satın aldıkları evleri ve arazileri Yahudi yerleşimcilere satarak kentin demografisinin işgalciler lehine değişmesine yardımcı oluyorlar.
Türklerin Kudüs’teki faaliyetlerinden işgalcilerin duyduğu rahatsızlık, Türkiye ve BAE’nin İsrail’le ilişkileri arasındaki farkı gayet net bir şekilde ortaya koyuyor.