“İki pantolonu ve üç gömleği ile hep temiz giyindi.” Böyle diyordu haber. “Müthişsin” diye de ekliyordu.

Mehmet neden müthişti? Azminden ötürü… Kıyasımız neydi? Kendimiz…

Bunca imkan içinde neredeyse başarısız bir hayat sürerken, imkansızlığı sebebiyle/sayesinde imkansızı başaran bir adamdı Mehmet…

Biz, sırça köşk olmasa bile vasatın üstünde halimizle (teorik olarak) Mehmet gibileri imkanların sınırına sıkıştırırken, sessiz sedasız yanı başımıza gelerek, bize çaresizlik pompalayan sistemin açıklarını açık etti Mehmet…

Mehmet müthiş değildi, biz aynı derece berbat haldeydik.

Çalıştı Mehmet… Hep çalıştı. Bizse çalışmayı akıllı cihazlara ve bize makam mevki hazırlayacak tanıdıklara devrettik.

Alışmadı Mehmet… Kendisini çaresizlik psikolojisine iten algıya yenilmedi. Sadece yapması gerekeni yaptı ve çalıştı…

Ç/alışmak, sevmekten daha zor geliyordu bize. Sevgiyi de sosyal medyaya ve iki satır özlü söze devrettiğimizden beri çok kolay alışıyorduk her şeye…

Ölüm bile istatistik olmuştu…

B/ölüm bölüm işliyorduk her akşam hayatı, dizi dizi…

Sizi… Ve bizi… Hepimizi…

Kaçıncı tekil şahıs olduğu önemli olmayan haberdi insanoğlu artık. Atık arıtma tesisi haberiyle aynı derecede önemli idi.

İnsanoğlu artık haberdi… Mehmet gibi… Başlığa çekecek accayip malzemeler vermişti. Tuvaleti ve banyosu olmayan tek göz bir barakada, Suriyelilerin ağırlıklı olarak kaldığı muhitte, masaüstü bir lamba ve iki gözlü ocaktan başka hiçbir şeyi olmayan, iki pantolonu ve üç gömleğini her sabah namazı öncesinde şadırvanda sırayla yıkayarak temiz giyinen, yatacak yeri yokken de kütüphanelerde sabahlayan bir postmodern kahramandı Mehmet…

Üniversiteye girebilmek için sayısız kursa gidip, özel dersler alıp, öğretmenleri evinin kapısında yatıran , tabletinden bilgisayarına ve elbette en müthiş selfie’leri çekecek akıllı telefonları eksik edilmeyen süper zeki/hiperaktif/bizim zamanımızda öyle olmayan evlatlarımızın resmettiği (daha doğrusu içine bizim hapsettiğimiz) kurallar silsilesi ve özgürlük delisi manzaraya hiç de uymayan bir tipti Mehmet…

Artık Mehmet gibiler malzemedir. Sıradışıdır. Müthiştir. Eşsizdir. Haliyle ütopiktir. Köpürterek vermek lazım. Sıradan ifadelerle anlatmak olmaz. Çünkü öyle yaparsak haber değeri kalmaz. Ve çünkü öyle yaparsak Mehmet gibi olabilme ihtimali artar gençlerimizin.

Yani?

Sistem yani… Biz ne hayretle karşılar ve ne denli uzak bir yere koyarsak, Mehmet olmak o denli zor ve hayâlî olacak.

Harika bir PR malzemesi… Daha da önemlisi, tüketen sistemin tüketeceği yepyeni bir insan…

Mehmet, Mehmet olarak kalmalı…

Mehmet olma ihtimali mümkün kılınmalı…

Modern toplumun ‘ikon’u ile kadim geleceğimizin kanaat önderi ya da ibret alınacak olanı arasındaki uçurumdan bahsediyorum.

Mehmet’in müthiş olduğunu söylerken, birbirimize ondan bahsederken, “helal olsun Mehmet” derkenki ukalalığımızdan bahsediyorum…

Tam da Mehmet örneği üzerinden bahse konu olan esasında Mehmet değil biziz. Mehmet olamama sebeplerimiz…

Mehmet olmanın ne demek olduğu…

Mehmet’e kıymet biçme kibirimiz değil…

Haliyle, Mehmet’i bir haber malzemesi, sosyal medyada etkileşim sağlayacak duygusal satın alma motifi, üzerine biraz konuşup kazandığı üniversite ve bulacağı işler üzerine taslanacak bilmişlik çerçevesinden çıkaramadığımız müddetçe Mehmet olmak, ütopyadan öteye geçemez…

Mehmet olmak, Mehmet olmanın ne olduğuna karar verme yetkisine sahip olduğunu düşünenlerin değil, ibret alma kanalları hala açık olarak mümkün olanı mümkün kılma iradesine yol alabilecek olanlar için bir şey ifade ediyor…

Mehmet olmak, Mehmet Çilenger’in başardığı bir şeydi.

Yokluklar arasında başaran değil de varlık içerisinde dünya çapında derece alan biri olsaydı, kuvvetle muhtemel kendisine ‘Mehmet’ diye hitap etmeyecektik. Ya soyismini de ekleyecektik ya da sadece soyismi yetecekti. Mehmet demek daha samimi elbet. Fekat bahsettiğim o değil, anladınız…

Mehmet Çilenger kardeşim, kendisine hem acıyarak hem de gıpta ile bakılacak biri değil. Sadece gıpta edilecek biri… “Evsiz, barksız biri ha” bakışındaki kibirden beriyiz.

Mehmet olmak, “Muhammed” ismine saygıdan ötürü “Muhammed” değil de “Mehmet” diyenlerin toprağından olmak demektir.

Mehmet olmak, Mehmet olabilmektir. Mehmet Çilenger’in başardıklarını başarmak için gerekeni yapmaya çalışmaktır.

Yani Mehmet olmak, çaba demektir…

Gerisi kaderdir…