Ülkemiz, kentlerimiz, köylerimiz terör belasından çok çekti. Bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz bu vahşi terör ileti yüzünden bîzar durumdalar. Malazgirt de bunların başında geliyor.

Malazgirt, Cumhuriyet tarihi boyunca gerek terör sebebiyle gerekse de devlet idarecilerinin inisiyatifiyle her yönden noksan kaldı, hep ihlâl edile geldi. İktidarlar, yöneticiler, Malazgirt’in tarihi mahiyetini gözardı etti, gerekli ehemmiyeti göster(e)medi. Oysaki bu denli tarihi öneme haiz olan bir kentin el üstünde tutulması gerekirdi. Birkaç yıl önce Malazgirt ile Ahlat’ın, Cumhurbaşkanlığının hususi ilgisine mazhar olacağı, mahiyetine alınacağı, gerekli ihtimamın gösterileceği yönünde duyumlar almış, haberler izlemiş, okumuştuk. Ancak bilahare terörün de etkisiyle arka plana itildi, unutuldu.

Malazgirt, Türkler ile Kürtler’in kardeşlik hukukunun da başlangıç noktasıdır. Türkler ile Kürtler tarih sahnesinde ilk Malazgirt’te ittifak ederek Anadolu’nun kaderini değiştirmiştir. Romen Diyojen’in komuta ettiği Bizans İmparatorluğu, Malazgirt’te Sultan Alparslan’ın komutasındaki Büyük Selçuklu Devletine yenilmiş, “millet” tasavvurumuzun oluşumu adına mühim bir eşik aşılmıştır. Tarihi bilgiye göre Sultan Alparslan Malazgirt’e geldiğinde Kürt Hanedanlıklarına ait 10-15 bin civarında askeri güç, Alparslan’ın ordusunda, Bizans ordusuna karşı savaşmıştır. Zafer kazanılmış, Anadolu’ya “İbrahim milleti”nin kapıları ardına dek açılmıştır.

Malazgirt, milletimiz, medeniyetimiz için bir dönüm noktası, bir milattır. Geçmişine sahip çıkmayan, kıymet vermeyen, geleceğine yön veremez, istikamet çizemez. Nitekim Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İstanbul’un Fethi, Çanakkale Zaferi nasıl ki her yıl anılıyor, kutlanıyorsa, Malazgirt zaferinin de bundan böyle her yıl hak ettiği şekilde anılacağını ifade etti.

Önümüzdeki cumartesi günü Malazgirt zaferinin 946. yıl dönümü. Cumhurbaşkanımız da bizzat katılarak verdiği önemi gösterecek. Yerel idare ve terör belası yönünden talihsiz olan Malazgirt’in, halkımızın da uyanık olması, teröre prim vermemesiyle eksik ve ihtiyaçlarının giderilmesi hak ettiği konuma getirilmesi temennisiyle…

Ressam Bob, “Şuraya da ‘millet’ tasavvurunu ırk temeline indirgeyen ahmak bir mahlûk cinsi çizelim” demiş midir?