Türkiye’nin dış politikası, Arap Baharı’na yaklaşımı, Suriye ve Mısır krizleri karşısındaki ilkeli tavrı muhalefet partileri ve medyası tarafından çok eleştirildi.

Zaman zaman AK Parti içinden veya hükümete yakın bir takım çevrelerden de mevcut politikaların sürdürülemez olduğunu öne sürerek, Beşşar El Esed ve Abdülfettah El Sisi’yle ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini söyleyenler çıktı.

Türkiye’nin Mısır ve Suriye’ye yaklaşımını gözden geçirmesi ve geri adım atması için ülke dışından girişimler de oldu.

Fakat Ankara’nın katil Suriye rejimine ve Mısır cuntasına karşı tavrı değişmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarıyla Türkiye’nin her iki konudaki dik duruşunu güçlendirdi.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik önceki gün “Esed ile dolaylı, doğrudan, kapı arkasından, gizli diplomasi, açık diplomasi şeklinde hiçbir temasımız olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır” diyerek Ankara’nın kararlılığını bir kez daha hatırlattı.

Mısır diktatörü Abdülfettah El Sisi konusunda da benzer bir yaklaşım geçerli.

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz, Erdoğan’ı cunta lideriyle barıştırmak istiyordu.

Bunun üzerine Türkiye, iki ülke ilişkilerinde normalleşme yönünde adım atılabilmesi için gerekli şartları açıkladı:

“Mursi ve arkadaşları serbest bırakılacak, halk iradesinin tecelli edeceği özgür bir seçim için adımlar atılacak.”

Bu ilkeli ve onurlu duruşun sonunda kazanan Türkiye oldu.

Ankara-Riyad ilişkilerinde yaşanan bahar havasının ardından Türkiye-Körfez ülkeleri ilişkileri de normalleşme yolunda.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu perşembe günü Riyad’da Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısına katıldı.

Toplantı sonrası yayınlanan ortak bildiride KİK, Türkiye’de yaşanan başarısız darbe girişimine karşı hükümete desteğini dile getirdi ve FETÖ’yü terör örgütü ilan etti.

Çavuşoğlu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz tarafından kabul edildi.

Bakan Çavuşoğlu ayrıca Erdoğan’ın yakında Riyad’ı ziyaret edeceğini açıkladı.

Buna karşılık kısa süre önceye kadar Erdoğan’ı Abdülfettah El Sisi’yle barıştırmaya çalışan Suudi Arabistan, bugün darbeci diktatörle kendisi sorun yaşıyor.

Riyad-Kahire ilişkileri ne kadar kötüye gider veya mevcut kriz kısa sürede aşılır mı bilemeyiz.

Fakat hâlihazırda bir sorun olduğu gerçek.

Suudi Arabistan, Mısır’a petrol ürünleri tedarikini durdurdu.

Riyad’ın bu adımını isim vermeden eleştiren Abdülfettah El Sisi, “Mısır’a baskı yapıyorlar fakat Mısır Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmez” dedi.

Mısır medyası ise, darbeden bu yana Kahire’ye para akıtan sanki başka ülkeymiş gibi Riyad’a saldırılarını sürdürüyor.

Amaç, cuntanın başarısızlığının ve ekonominin iflasının suçunu başkasına yıkmak.

Darbe yanlısı medya sabah akşam Suudi Arabistan’a sövüyor.

Suudi Arabistanlılar Mısırlı gazetecilerin saldırılarının cuntanın yeşil ışığıyla gerçekleştiğinin farkında.

Suriye’de sivillerin daha fazla katliama maruz kalmalarını önleyecek tedbirlerin alınması için Suudi Arabistan ve Katar Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde bulundu.

Riyad ve Doha’nın bu girişimine BM üyesi 60 ülke destek verdi.

Mısır bu ülkeler arasında yok.

Kahire, özellikle Suriye ve Irak konusunda Riyad’ın durduğu yerden farklı bir yerde duruyor.

Doğal olarak bu durum da bugüne kadar darbecilere en büyük desteği veren Suudi Arabistan’ı kızdırıyor.

Mısır darbesi nedeniyle Ankara’ya sırt dönen Körfez ülkeleri Türkiye’nin dostluğunun ne kadar değerli olduğunu yeniden farketti.

“Erdoğan’ın dostluğunu mu yoksa Sisi’nin dostluğunu mu tercih edersiniz?” sorusuna aklı başında herkesin vereceği cevap bellidir.

Umarım bundan sonra aynı yanlışa bir kez daha düşmezler.