Spor kulüplerimizin kongrelerinde kamuoyunun merak ettiği tek soru, kulübün ne kadar borcu olduğudur. Ancak Galatasaray Kongresinde kamuoyunun merak ettiği bir konu daha vardı. Kulübe üye FETÖ’cülerin üyelikten ihraç edilip edilmeyeceği merak edilen en önemli soruydu.

Genel Kurul üyeleri oyçokluğuyla Hakan Şükür ve Arif Erdem’in kulüp üyeliğini düşürmedi. Bunu da İzmir Marşı ile kutladılar. Şükür ve Erdem’in “üyeliklerinin düşürülmesinin kulüp tarihine sürülecek kara bir leke olduğunu” savunan Kadir Çetinçalı isimli üye, 112 yıllık bir kulübe, “gelmiş ve gelecek en büyük ihaneti” yaptığının farkındaydı aslında. Onun derdi de ne Hakan ne de Arif’ti. Hatta Kadir’in derdi Galatasaray tarihi ve geleceği de değildi. Bu “sefilin” derdi, konuşmasında sık sık saldırdığı hükümetti.

15 Temmuz darbesine direnen millete “sefiller” diyerek hakaret eden Çetinçalı’nın, Cumhurbaşkanımızla ilgili sosyal medya paylaşımlarıysa yenilir yutulur gibi değil. Ama bugün konumuz FETÖ sevicisi Kadir değil, FETÖ’cü Torinolu Şaban ve Taklacı Arif’e sahip çıkan Galatasaray.

Şükür ve Erdem’e sahip çıkanlar, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin yüreğini kanatmışlardır. 248 darbe şehidinin aziz hatırasına büyük bir saldırı yapmışlardır. Yurt dışına kaçarak suçlarını kabul eden, darbeyi yapan FETÖ ile bağlantılarını hiçbir zaman inkâr etmeyen, hatta 15 Temmuz darbesinden sonra içinde bulundukları örgütü savunan bu şahıslar baş tacı edilmiştir…

Galatasaray bu kararla 15 Temmuz darbesine arka çıkmıştır. Bu kararı artık hiçbir açıklama ve mazeret temizleyemez, temyiz edemez.

Kulübü yönetenler ya basiretsiz ya da onlar da bu işin içinde. Çetinçalı’nın konuşmasından sonra Divan Başkanı’nın yönetim kuruluna dönerek, “söz almak istiyor musunuz?” sorusuna; yönetim kurulu üyeleri referandumda kullanacakları oyun rengini belli etmek adına toplu olarak “Hayır” demiştir(!) Bir tane yönetim kurulu üyesi çıkıp da, “Vatan hainlerinin, darbecilerin, terör örgütü üyelerinin şanlı Galatasaray Kulübünde yeri yoktur” dememiştir.

Artan tepkiler karşısında yönetim kurulunun toplanıp, Şükür ve Erdem’in üyeliğine son vermesiyse tam bir komedidir. Genel kurulda “dut yemiş bülbüle” dönen yönetim kurulu üyeleri, kapalı kapılar ardında ihraç kararı verdiler. Skandal bitti mi? Bitmedi tabi…

Milleti bu kadar yaralayan bir konuda yönetim kurulu tam iki buçuk saat tartışmış. Ve yeni bir skandala imza atmıştı. Şükür ve Erdem, “terör örgütü üyeliği, yandaşlığı, darbecileri desteklemekten” değil, aidat borçlarını ödemedikleri için ihraç edilmişler. Özürleri kabahatlerinden büyük.

Şükür ve Erdem’i ihraç etmeyenlerin onlardan hiçbir farkı yoktur. FETÖ ve 15 Temmuz darbesine bakış açıları da Şükür ve Erdem’le aynıdır. Ceplerinde taşıdıkları Türk Pasaportunun onları Fransız olmaktan alıkoymadığını, 15 Temmuz darbesinin başarısız olmasına da çok üzüldüklerini düşünüyorum. Çünkü onların beyinleri ve ruhları bu topraklara ait değil.

Bir hafta önce Başbakanla buluşup, hükümetten milyar dolarlık stadın tapusunu alan uyanıklara birinin artık iki çift söz söyleme zamanı gelmiştir. 300 milyon vergi borcunu hükümete sildirip, kongrede hükümete gol atma turnuvası düzenleyenler, attıkları golleri de İzmir Marşı’yla kutlayarak, skandala tuz biber ekmeyi de ihmal etmediler.

Oysa…

Galatasaray Kongresi devlete ve hükümete meydan okuma yeri değildir. Millete, milletin iradesine darbe yapanlara sahip çıkma yeri de değildir. Cumhurbaşkanımıza meydan okuma yeri hiç değildir…

Millet bu meydan okumayı gördü. Galatasaray camiası ve taraftarı da gördü. FETÖ’ye sahip çıkanları, örgüt üyelerine kol kanat gerenleri, 15 Temmuz darbecilerine moral verenleri; siyasetçilerin de gördüğünü umut ediyorum!

Not: Yazıdaki eleştiriler Şükür ve Erdem’e sahip çıkan kongre üyelerine, buna sessiz ve seyirci kalan yönetimedir…